Kategori arşivi: PrizmaBetim

‘Ya bu soykırımı durdurun ya da sonsuza kadar susun’

Mansur, BM Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) Gazze ve işgal altındaki Filistin topraklarındaki duruma ilişkin düzenlenen açık oturumda konuştu.

İsrail’in suç üstüne suç işlemeye ve BM’nin her kuralını çiğnemeye devam ettiğini kaydeden Mansur, “İsrail, kendinin öldürme ve sömürgeleştirme iradesinin uluslararası toplumun can kurtarma ve barış sağlama iradesinden daha güçlü olduğu varsayımıyla hareket ediyor.” diye konuştu.

Mansur, Filistinlilerin kuşatma altında bombalandığını, aç bırakıldığını ve “öldürüldükleri için suçlandığını” söyledi.

Gidecek hiçbir yerleri olmayan Filistinlilerin giderlerse dönemeyeceklerini de bildiklerini belirten Mansur, “İsrail bu planı hepimizin gözleri önünde uyguluyor. Bu kabul edilemez.” dedi.

Mansur, İsrail’in uluslararası hukuku baştan yazmaya çalıştığını kaydederek, siviller insani yardım çalışanları ve gazetecilerin öldürmesi gibi suçların İsrail için sadece başkaları tarafından yapıldığında “barbarca” olduğunu ifade etti.

“Filistin halkı teslim olmadı, siz de olmamalısınız”

İsrail’in kendini üstün gören ve insanlık dışı olan ırkçı hukuk düzeni oluşturmaya çalıştığını vurgulayan Mansur, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“İsrail’in bize insan gibi davranmamasına, bizi silme çabalarına daha ne kadar izin vereceksiniz? İsrail’in yıkım ve açlıkla Filistin halkını Gazze’nin kuzeyinden başlayarak yok etmesi sizin için kabul edilebilir mi? Yapacak hiçbir şeyiniz yok mu? Yapacak çok şeyiniz var. Filistin halkı teslim olmadı, siz de olmamalısınız.”

“Ya bu soykırımı durdurun ya da sonsuza kadar susun”

Mansur, 10 ay önce yapılan tüm uyarıların inkar edilemez bir gerçeğe dönüştüğünü belirterek, “Artık soykırıma karşı çıkacak mısınız? Şimdi değilse ne zaman? Kurtaracak hayat kalmadığında mı?” sorularını yöneltti.

İsrail’in soykırım ve sömürgeleştirme kampanyasını gerçekleştirmek için uluslararası düzeni yıkmak zorunda olduğunun farkında olduğunu aktaran Mansur, İsrail’in bu çerçevede de BM temsilcileri, örgütleri, uluslararası mahkemeler, uluslararası toplum ve gazetecileri “engel” olarak gördüğünü ifade etti.

Mansur, BM üyelerinin kınamalarının ne zaman hesap sormaya dönüşeceğini sorgulayarak, şunları kaydetti:

“Uluslararası toplumun harekete geçmemesi halinde, İsrail suçlarında yeni seviyeye geçecektir. Soykırım, cezasız kalınmayla mümkün kılınır. İsrail her bir kırmızı çizgiyi geçti, her kuralı ihlal etti ve her yasağı çiğnedi. Ne zaman yeter diyeceksiniz? Ne zaman harekete geçeceksiniz?”

BMGK’de oturduğu sandalyenin kendisine değil Filistin halkına ait olduğunu belirten Mansur, “Bu sandalye, insanların size ulaştıramadığı acılarıyla dolu. Onlara ulaşmak zorundasınız. Siz BM Güvenlik Konseyi’siniz. Her bir Filistinlinin acısına ulaşmak zorundasınız, bu sizin göreviniz.” diye konuştu.

Mansur, “Faaliyetleriniz, hareketlerinizle uyumlu olsun. Ya bu soykırımı durdurun ya da sonsuza kadar susun.” diyerek sözlerine son verdi.
AA

TUSAŞ şehidinin ismi GÖKBEY’de…

Erdoğan, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii Anonim Şirketi (TUSAŞ) Merkez Yerleşkesi’nde düzenlenen “T625 Gökbey Helikopteri Teslimat Töreni”nde konuştu.

Vatandaşların 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı tebrik eden Erdoğan, 23 Ekim’de TUSAŞ’a yönelik düzenlenen hain terör saldırısında şehit olan 5 kişiye Allah’tan rahmet diledi.

İsimleri tarihe ve milletin kalbine tek tek nakşedilen mühendis Zahide Güçlü Ekici, teknisyen Cengiz Coşkun ve Hasan Hüseyin Canbaz’ı, güvenlik görevlisi Atakan Şahin Erdoğan ve taksi şoförü Murat Arslan’ı şükranla yad eden Erdoğan, “Rabb’im şehitlerimizin ruhlarını şad, mekanlarını cennet eylesin diyorum.” dedi.

Erdoğan, terör eyleminde yaralanan 22 kişinin çoğunun taburcu edildiğini belirterek, tedavileri süren 3 kişiye Allah’tan acil şifalar diledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biz, ilahi mesajda buyrulduğu üzere, şehitlerin ölüler olmadığına, onların diri olduğuna tüm kalbimizle inanıyoruz. Aziz şehitlerimizin yüzü suyu hürmetine, onların fedakarlıklarıyla, onların hatıralarıyla vatanımızda huzur ve güven içinde yaşıyoruz. Burada şunu büyük bir iftiharla söylemek isterim, şehitlerimizin yakınlarının vakar, sabır ve metanetini gördükçe, nasıl asil bir milletin ferdi olduğumuzu çok daha iyi anlıyoruz. Aynı şekilde TUSAŞ çalışanlarımızın, yaşadıkları terör saldırısına rağmen dik ve dirayetli duruşu, her türlü takdirin üzerindedir. ‘Hainlere inat, daha fazla çalışacağız, daha fazla üreteceğiz’ diyerek bu milletin yiğitliğini, cesaretini ve korkusuzluğunu tüm dünyaya bir daha gösteren TUSAŞ’ın siz kahramanlarına, Türkiye Cumhurbaşkanı olarak, ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum.”

“Şehitlerimizin kanını yerde koymadık”

“Terörün olmadığı bir ülke ve bölge hedefimize ulaşana kadar, inşallah, bu mücadeleyi sabırla devam ettireceğiz. Elbette bunu yaparken, terör baronlarının ve onları taşeron olarak kullanan patronlarının oyununa gelmeyeceğiz” ifadelerini kullanan Erdoğan, şöyle konuştu:

“40 yıllık tecrübemiz bize terörün asıl gayesinin milletimizin ezeli ve ebedi kardeşliğini dinamitlemek olduğunu öğretmiştir. Bunun önüne ancak, iç cephemizin mukavemetini artırarak geçebiliriz. 85 milyon birlik, beraberlik ve kardeşlik içinde asırlardır olduğu gibi inşallah daha nice yüzyıllar boyunca bu topraklarda yan yana barış ve huzur içinde yaşayacağız. TUSAŞ çalışanlarımızın bir konuda gönüllerini ferah tutmalarını istiyorum, bu tür kalleş ve hain eylemler, bölücü örgütün son çırpınışlarıdır. Ne bölgemizin ne de ülkemizin geleceğinde teröre, şiddete asla yer yoktur ve olmayacaktır. Devletimiz, katil sürülerinden de bunların tasmasını elinde tutan ağababalarından da daha güçlüdür, hepsinin hakkından gelecek, hepsini tepeleyecek kudret ve kuvvete Allah’ın izniyle ziyadesiyle sahiptir. Suriye ve Irak’taki terör yuvalarını bölücü alçakların başlarına geçirerek, şehitlerimizin kanını yerde koymadık.”

“Çelik Kubbe’yi yapacağız”

Türkiye’nin milli güvenliğine dair konularda adım atarken artık kimsenin icazetini aramadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

“Tabii bununla yetinmeyeceğiz. Önümüzdeki dönemde İHA ve SİHA’ların yanı sıra, insansız ve otonom deniz araçlarından denizaltı platformlarına ve uçak gemilerine kadar çeşitli muharip deniz platformlarının geliştirilmesine ağırlık vereceğiz. Katmanlı hava savunma sistemlerimizin güvenliğimiz açısından ne kadar hayati önemde olduğu bugün çok daha iyi anlaşılıyor. Terörist sızmaların engellenmesinden hasım unsurlardan gelebilecek taarruzların önlenmesine birçok asimetrik tehdidin bertaraf edilmesinde katmanlı hava savunma sistemlerimizin güçlendirilmesine ihtiyacımız var. Sistemler Sistemi, adamın nesi var? ‘Kubbe’ de ‘Kubbe’ diyor. Onların Demir Kubbe’si varsa biz de dedik ‘Bizim Çelik Kubbe’miz olacak.’ Çelik Kubbe’yi yapacak mıyız? Yapacağız. Onlara bakarak, ‘Bizde neden yok?’ demeyeceğiz. Bu süreçte uzun menzilli füze kabiliyetlerimizi de arttıracağız. Dosta güven aşılayan, düşmanlara korku salan bir caydırıcılığa ulaşıncaya kadar hiçbir alanı ihmal etmeden hep birlikte çalışacağız.”

Şehit Mühendis Ekici GÖKBEY projesinde çalışıyordu

Türkiye’nin havacılık ve uzay sanayii çalışmalarındaki öncü kuruluşu olan TUSAŞ’ın son yıllarda geliştirdiği ürünlerle sadece güvenlik birimlerinin değil, dost ve kardeş ülkelerin de kapasitesini güçlendirdiğini vurgulayan Erdoğan, “TUSAŞ’ımızın göğsümüzü kabartan projelerinin sırrı, kurumlarımız arasında giderek artan yakın iş birliği ve koordinasyondur. Kurumlarımız arası eşgüdüm ve anlayış birliği güçlendikçe, işte bugün burada olduğu gibi oyun değiştiren projeler ortaya çıkıyor.” dedi.

Erdoğan, 2013 yılında tasarım, geliştirme ve test faaliyetleri başlayan GÖKBEY helikopteriyle ne kadar iftihar etseler az olacağını ifade ederek, şunları söyledi:

“Tabii GÖKBEY’in hikayesini bizim için daha anlamlı ve özel kılan, Şehit Mühendis Zahide Güçlü Ekici’nin bu projede yer almasıdır. Merhume Zahide kardeşimiz, 2021 yılından itibaren Helikopter Alt Sistem Yerlileştirme ve Tedarik birimlerinde lider mühendis olarak çalışmıştır. Bugün, Jandarma Genel Komutanlığımıza teslim edeceğimiz GÖKBEY helikopterimizle inşallah Zahide kardeşimizle birlikte diğer şehitlerimizin de ruhlarını şad edeceğimize inanıyorum.”

“20 adet GÖKBEY’in teslimatı 2026 içinde tamamlanacak”

GÖKBEY helikopterlerinin Jandarma Genel Komutanlığında personel taşıma, kargo, hava ambulans, arama-kurtarma ve eğitim faaliyetlerinde kullanılacağını belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“GÖKBEY helikopterimizin ilk teslimatını gerçekleştiriyoruz. Seri üretim sözleşmesi kapsamındaki 2 adet helikopterin teslimatları da yıl sonuna kadar yapılacak. Buna ilave olarak, Kara Kuvvetleri Komutanlığımıza 7, Hava Kuvvetleri Komutanlığımıza 4, Jandarma Genel Komutanlığımıza 3, Emniyet Genel Müdürlüğümüze 3, Sahil Güvenlik Komutanlığımıza 3 olmak üzere toplamda 20 adet GÖKBEY helikopterinin teslimatı 2026 yılı içinde tamamlanacak. Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızın ihtiyaçları için ilave 57 adet GÖKBEY helikopterinin seri üretimine yönelik planlamalar devam ediyor. Bununla birlikte, 2026 yılı başından sonra halihazırda Sağlık Bakanlığı için üretimi devam eden ambulans helikopterler de teslim edilecek. Önümüzdeki dönemde 100’den fazla GÖKBEY ihtiyacına yönelik tedarik planlaması sürüyor. Öte yandan, TEI firmamız tarafından geliştirilen TS1400 motoru ile GÖKBEY helikopterimizin ilk uçuşu 2023’te gerçekleştirildi. 2028 yılından itibaren GÖKBEY helikopterlerimizin teslimatlarını inşallah bu motorumuzla yapacağız.”

“Emperyalistlere inat daha fazla geliştireceğiz”

“Savunma sanayinde tam bağımsız Türkiye hayalimizi gerçeğe dönüştürünceye kadar bize durmak, dinlenmek, nefeslenmek yok” diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

“Hainlere inat daha fazla çalışacağız. Alçaklara inat daha fazla üreteceğiz. Emperyalistlere inat daha fazla geliştireceğiz. İçerdeki ve dışardaki bedhahlara inat çok daha ileri konumlara geleceğiz. Türkiye Yüzyılı’nı inşa edene kadar azimle, sabırla ve kararlılıkla mücadelemizi sürdüreceğiz. Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Bu düşüncelerle teslimatı gerçekleşen ilk GÖKBEY helikopterimizin Jandarma Genel Komutanlığımız başta olmak üzere, ülkemize ve savunma sanayimize tek
rar hayırlı olmasını diliyorum.”

Proje kapsamında görev alan Savunma Sanayii Başkanlığı’nı ve TUSAŞ çalışanlarını tebrik eden Erdoğan, kalleş terör eyleminde şehit olanlara Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diledi.

Notlar

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve şehitler ile TUSAŞ’taki terör saldırısında şehit olanlar için saygı duruşunda bulunulan törende, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, dua edip Kuran’ı Kerim tilaveti gerçekleştirdi.

Gökbey’in anlatıldığı video gösteriminin yapıldığı törende, TUSAŞ’a yönelik terör saldırısında şehit olanların fotoğrafları ile “Daha çok çalışacağız, daha çok üreteceğiz” pankartı da yer aldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından, helikopteri yakından inceledi, helikopterin gövdesine imza attı ve TUSAŞ’a yönelik terör saldırısında hayatını kaybeden mühendis Zahide Güçlü Ekici’nin ismini yazdı.

Anı defterini de imzalayan Erdoğan, kokpite geçti ve yetkililerden helikoptere ilişkin bilgi aldı.

Erdoğan, daha sonra, Jandarma Genel Komutanlığı envanterine alınan GÖKBEY helikopterinin uğurlama törenine katıldı.

Törende, HÜRKUŞ, HÜRJET ve ANKA 3 de gösteri geçişi yaptı, ardından GÖKBEY helikopterleri havalandı. GÖKBEY’in jandarma pilotu, tören alanındakilere telsizden seslenerek, “GÖKBEY sadece bir helikopter olmanın ötesinde bir ulusun hayallerini gerçekleştirmek için attığı cesur bir adımdır. Emeği geçen herkese teşekkür ederiz.” ifadelerini kullandı.

Geçiş sırasında GÖKBEY’lere ATAK helikopterleri eşlik etti.

AA

Atatürk’e benzeyen adam yine boş geçmedi

Yılın çeşitli önemli günlerinde para toplayan Görel’in en son 30 Ağustos’ta TikTok yayınında 1 saatte tam 500 bin lira hediye topladığı iddia edilmişti.

YİNE BOŞ GEÇMEDİ

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda da Görel yine hesabından canlı yayın açtı. Görel’in yayını yine binlerce kullanıcı tarafından takip edildi.

Kullanıcılar Görel’e çeşitli hediyeler yolladı. Görel’in açtığı yayın sosyal medyada tepkilere yol açtı.

Görel’in yayınlarından sosyal medyada bazı Kemalistlerin de rahatsız olduğu iddia edildi.

Zamanın bükülmesini ve yavaşlamasını keşfetti

1972’de Teksas’taki bir mağaraya dönüp altı ay geçirmeden önce, on yıl boyunca bir düzine yeraltı zaman izolasyonu deneyleri düzenler. Onun bu çalışmaları, insanın kronobiyoloji alanı için rehber olur.

Joshua Foer, Siffre’le e-posta yoluyla bir röportaj gerçekleştirir.

Mağara İnsanı: Michel Siffre’le Röportaj

1962’de henüz yirmi üç yaşındaydınız. Altmış üç yeraltında tam izolasyon halinde yaşamaya nasıl karar verdiniz?

Anlaşılacağı üzere, ben bir yerbilimciyim. 1961 senesinde Alpler’de bir yeraltı buzulu keşfettik. İlk düşüncem, Alplerde on beş gün boyunca kalarak yer altı buzullarına dair coğrafi keşifler yapmaktı. Fakat hazırlık süreciyle geçen birkaç ayın sonunda, kendi kendime bu on beş günün yeterli olmayacağını söyledim. Bu yüzden iki ay kalmaya karar verdim. Ve sonra bu fikrin asıl benim yaşamım için bir keşif olacağını fark ettim. Zamandan habersiz, karanlıkta, saatim olmadan tıpkı bir hayvan gibi yaşama kararı aldım.

Mağaraları çalışmak yerine, kendinizi zaman üzerine bir çalışmanın içerisinde buldunuz.

Çalışma ekibimle basit bir bilimsel protokol oluşturduk. Ben onlara ne zaman uyandığımı, ne zaman yemek yediğimi ve ne zaman uyuduğumu basit bir telsizle bildiriyordum. Dışarıda zamana yönelik hiçbir bilgiye ulaşmamam için, ekibim benimle hiçbir şekilde iletişime geçmedi ve beni aramadı. Her şeyden habersiz, insan kronobiyolojisi alanını yaratmıştım. Uzun zaman önce, 1922’de sıçanların bir içsel biyolojik saate sahip oldukları keşfedilmişti. İnsanlara dair benim keşfim ise, tıpkı alt memelilerdeki gibi iyi işleyen bir bedensel saate sahip olunmasıydı.

Yeraltında ilk kalışınızda, sıcaklıklar donma derecesinde ve rutubet yüzde 98 idi. Zamanı nasıl geçirdiniz?

Kötü ekipmanlara sahiptim ve içerisinde birçok şeyin olduğu küçük bir çadırda sıkışık haldeydim. Ayaklarım her zaman ıslaktı ve vücut sıcaklığım 34 C (93 F) dereceydi. Zamanımı mağarada okuyarak, yazarak ve araştırma yaparak geçiriyordum. Geleceğim hakkında düşünmek için de bol bol vaktim vardı. Ayrıca yüzeydekileri her aradığımda yaptığım iki test vardı. İlki, nabzımı ölçmekti. İkincisi, psikolojik testti. Parmak hesabıyla 1’den 120’ye kadar saniye olarak saymaya çalıştım. Bu testle birlikte iyi bir keşif yaptık: 120’ye kadar saymam beş dakikamı alıyordu. Diğer bir ifadeyle, psikolojik olarak beş gerçek dakikayı iki dakikaymış gibi deneyimlemiş oldum.

Psikolog Elizabeth Loftus bir filmdeki banka soygunu sahnesini insanlara izlettirip soygun süresini tahmin etmelerini istediği bir deney yürüttü. Kişisel zaman deneyimimizin oldukça değişken olduğu görüldü. Saat olmadığında zamanın geçişini nasıl hissediyordunuz?

Zaman algımda epey karışıklıklar oldu. Mağaraya indiğimde 16 Temmuz’du ve 14 Eylül’de de deneyi tamamlamayı planlıyordum. Yüzeydeki ekibim deneyin son gününün geldiğini bana bildirdiğinde, ben henüz Ağustos’un 20’si olduğunu sanıyordum. Mağarada geçirecek bir ayım daha olduğuna inanıyordum. Psikolojik zamanım iki faktör kadar sıkıştırılmıştı.

Saat ve psikolojik zaman arasındaki bu ciddi bağlantı kopukluğunun nedeni hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu, yaklaşık kırk yıldır araştırıyor olduğum büyük bir soru. Karanlık tarafından kuşatıldığınız zaman- bir aydınlatma lambası dışında mağara tamamen karanlık- belleğiniz zamanı tutamıyor. Unutuyorsunuz. Bir veya iki gün sonra bir önceki gün ne yaptığınızı hatırlayamıyorsunuz. Uyandığınızda ya da yatmaya gittiğinizde çok az şey değişiyor. Ayrıca her yer büsbütün kara. Tek bir uzun gün gibi.

Bu türden izolasyon deneyleri laboratuar ortamında kolaylıkla uygulanabilir. Siz neden her seferinde yeraltında yapmayı tercih ettiniz?

Laboratuarlar bunları yapmak için uygun mekânlar fakat bunun için motive olmuş insanlar bulmanız şart. İnsanlara bir laboratuar kapsülünde birkaç ay geçirmelerini teklif etmek zor. 1962 ve 1972 yılları arasındaki dönem boyunca, Almanya’da bir profesör yapay bir yeraltı sığınağında 150’den fazla izolasyon deneyi gerçekleştirir ama bunlar yalnızca bir ay kadar süren kısa dönemli deneylerdi. Bu deneylere katılan insanlar önce mağara kâşifçisi olarak yeraltına gönderildiler ve bu sayede mağaralarla ilgilenmeye ve daha uzun süre orada kalabilmeye motive oldular.

Yeraltında yapay zaman ölçerlerden tümüyle izole edilmişken, tamamen bedeniniz ne zaman istiyorsa o zaman ve ne kadar istiyorsa o kadar uyudunuz. Mükemmel bir şekilde uyumayı başardığınız da söylenebilir. Bu nasıl bir şeydi?

Uykum kusursuzdu. Bedenim ne zaman uyuyacağını ve ne zaman yemek yiyeceğini kendisi belirledi. Bu çok önemli bir şey. Uyuma/uyanma döngümün yeryüzündeki insanlarınki gibi yirmi dört saat olmadığını gösterdik. Benim döngüm onlarınkinden bir parça daha uzundu, yani yaklaşık olarak yirmi dört saat otuz dakikaydı. Fakat asıl önemli olan, yeryüzüne ait doğal gecegündüz döngüsünden bağımsız bir iç saatin olduğunu kanıtlamış olmamızdır. İlginç bir şekilde, diğer araştırma denekleriyle yaptığım sonraki deneyler de, mağaralardaki bütün insanların bu döngüsünün yirmi dört saatten uzun olduğu gösterdi. Aslında yaygın olarak kırk sekiz saatlik döngüler meydana gelmektedir. Otuz altı saatlik sürekli etkinlik halini, on iki ila on dört saatlik uyku dönemi takip eder. Bu keşfimizden sonra, Fransız ordusu bize bir miktar fon sağladı. Askerlerin uyanık olarak iki kat daha etkin olabilmelerinin nasıl mümkün olabileceği üzerine inceleme yapmamı istediler.

Ne buldunuz?

Benden sonra bir erkek dört ay, bir kadın da üç ay için mağaraya girdi. 1966’da başka bir erkek altı aylığına yeraltına indi ve sonrasında dört aylık iki ayrı deney daha gerçekleştirdik. Uyku evrelerini- uyku dalgalanmasını, rüya görürken göz hareketleri hızını ve yavaşlamasını uyku dalgalanmasını- analiz ettik ve bir başka keşif daha yaptık. İnsanların ne kadar uyanık kaldıkları ve bir sonraki gece ne kadar rüya gördükleri arasındaki ilişkiyi gösterdik. Kabaca söylemek gerekirse, her gün on dakika fazladan etkin olunan zaman için, REM uykusuna fazladan bir dakika eklenmektedir. Ayrıca, ne kadar çok rüya görürseniz, bir sonraki uyanıklık aşamasında tepki verme sürenizin o kadar kısa olduğunu bulduk. Bu keşfimizden sonra Fransız ordusu, askerler için otuz veya daha uzun saatler süren çok uzun günler üretme umuduyla, rüya görülen zamanı yapay olarak artıran ilaçlar bulmaya çalıştı.

İlk izolasyon deneyinizden on yıl sonra, Teksas Del Rio yakınlarındaki Midnight mağarasına kendiliğinizden döndünüz. Niçin geri döndünüz?

Bunun iki nedeni vardı. Birincisi, yaşlanmanın psikolojik zaman üzerindeki etkilerini araştırmakla ilgiliydi. Planım, beynimin zamanı algılama biçiminde herhangi bir değişiklik olup olmadığını görmek için her on veya on beş yılda bir deney yapmaktı. İkinci olarak, ben hariç yer altındaki diğer bütün insanların kırk sekiz saatlik uyku ve uyanıklık döngüsü vardı. Kırk sekiz saatlik bu döngüyü yakalamayı denemek için altı ay yeraltında kalmaya karar verdim.

İnsanlar neden bu kırk sekiz saatlik döngüye giriyor?

Bir teorim yok. Teoriler üretmiyorum. Kırk sekiz saatlik döngü bir gerçek. Bu olguyu gözlemledim ve bu bulgudan eminim fakat hiç kimse uyku ve uyanıklık döngüsünün bu kadar geniş çaptaki bir eş zamanlılık bozulmasından (desenkronizasyon) neyin sorumlu olabileceğini anlayamıyor. Ve şimdi Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından, fon bulmak daha da zor hale ge
ldi. Bugün sadece matematikçiler ve fizyologlar bununla daha ileri gidebilirler.

İlk yeraltı izolasyon deneyinizi 1962 senesinde yaptınız; aynı yıl Küba Füze Krizi bomba sığınaklarının önemini tüm dünyaya gösterdi ve bir yıl sonra da Yuri Gagarin uzaya çıkan ilk kişi oldu. Bu iki olay yeraltı hakkındaki düşüncelerimizin yönünü nasıl değiştirdi?

Ben doğru zamana denk geldim. Bu Soğuk Savaş dönemiydi ve insanın uzaydaki uyku döngüsü hakkında hiçbir şey bilmiyorduk. Sadece ABD ile Rusya arasında uzaya insan göndermek için bir rekabet yoktu, aynı zamanda Fransa nükleer denizaltı programına yeni başlamıştı. Fransız karargâhı, denizaltındaki askerlerin uyku döngülerinin nasıl daha iyi düzenleneceği hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Bu durum galiba neden daha çok finansal destek alabildiğimi gösteriyor. NASA 1962’deki ilk deneyimi inceledi ve çok yönlü matematiksel analiz yapacak bir ödenek verdi.

Yeraltı konusunda bizi hem çeken hem de korkutan nedir?

Yer altı karanlık. Işığa ihtiyacınız var. Ve eğer ışığınız sönerse ölürsünüz. Orta çağda mağaralar, kötü ruhların yaşadığı mekânlardı. Ama aynı zamanda mağaralar umudun da yeriydi. Mineraller ve hazineler bulmak için mağaralara gireriz ve aynı zamanda mağaralar, yeni keşifler yapmanın maceralar yaşamanın mümkün olduğu tek yerdir.

Clamouse Mağarasında, yerin 2,970 adım altında kaz ciğeri ve şampanyayla yeni milenyumu karşılayabilirdiniz ama üç buçuk gün geç kaldınız. Altmışıncı doğum gününüzü kaçırdınız. Yeraltına tekrardan gitmek için hemen hemen otuz yıl neden beklediniz?

1972’de Midnight Mağarasından çıktığımda, 100,000 Amerikan doları borcum bulunuyordu. Deneylerimi Fransa’dan Teksas’a taşımanın maliyetini, çok çok altında hesaplamışım ve ben de kronobiyoloji alanından ayrılmak zorunda kaldım. Bu deneydeki verilerimin çoğu henüz matematiksel olarak analiz edilmemişti. 1999’da Fransa’nın güneyindeki bir mağaraya dönmeye karar verdim. Orada iki ay kaldım, yaşlanmanın sirkadiyen döngü üzerindeki etkilerini inceledim. Yetmiş yedi yaşında uzaya giden John Glenn’nin izinden gidiyordum.

Anladığım kadarıyla “insan hapsi ve kronobiyoloji deneyleri için kalıcı bir yeraltı istasyonu” üzerine çalıştığınızı anlıyorum. Başka neler üzerine çalışıyorsunuz?

Mağaralardaki deneyler bitti. Daha fazla bu tarz deneyler yapamazsınız. Bunları ilk defa yaptığımızda çok gençtim ve çok fazla risk aldık. Şimdi araştırmacılar üzerinde sınırlamalar var. Şimdi etik kurullara sahibiz. Size bir örnek vereyim. 1964’te benden sonra yeraltına inen ikinci kişinin başına bir mikrofon takıldı. Bir gün bu kişi otuz üç saat uyudu ve yaşayıp yaşamadığından emin olamadık. İlk defa bu kadar uyuyan bir insan görüyorduk, tamam, mağaraya ineceğim ve ne olduğunu öğreneceğim, diye düşündüm. Ve otuz dört saat sonra, horladı ve biz de hayatta olduğunu anladık. İki dakika sonra da, nabız düzeyini bize bildirdi. Bugün doktorlar onu uyandırmak zorunda kalacaklardı çünkü aksini yapmak çok riskli olurdu.

Kırk sekiz saatlik döngüyü yakalayabilmek konusunda başarılı olabildiniz mi?

Evet. 1972’de Teksas’taki deneyde, düzenli olmasa da kırk sekiz saatlik döngüde iki periyot yakaladım. Otuz altı saat sürekli uyanıklık halini on iki saatlik bir uyku dönemi takip etti. Yirmi dört saat süren günler ile bu gibi uzun günler arasındaki farkı anlayamıyordum. Mağaradayken tuttuğum günlüğü döngülere bakarak inceledim fakat o günleri farklı algıladığıma dair hiçbir kanıt yoktu. Bazen iki saat bazen ise on sekiz saat uyurdum ama aradaki farkı anlayamazdım. Bu hepimizin takdir edebileceği bir deneyim. Bu, psikolojik zaman sorunu. Bu, insanın bir problemi. Zaman nedir? Saat kaç? Bilmiyoruz.

– Röportaj, ilk olarak Cabinet Magazine dergisinin 30. sayısında yayımlanmıştır.

– Michel Siffre’in Beyond Time (McGraw-Hill, 1964) ve Découvertes dans les grottes mayas (Arthaud, 1993) gibi çeşitli kitapları bulunmaktadır.

– Joshua Foer, bellek bilimi üzerine çalışmaktadır.

‘Su kralı’nı da geride bırakıp Çin’in en zengini oldu

Hurun Araştırma Enstitüsünün yayımladığı “Çin Zenginler Listesi”nde Cang, 49,3 milyar dolar servetiyle ilk sırada yer aldı.

Her iki popüler uygulamayı, 2012’de kurduğu çatı şirketi ByteDance bünyesinde geliştiren 41 yaşındaki Cang, ilk kez listede birinciliğe yükseldi.

ABD Kongresinin, ByteDance’in Çin hükümetiyle bağlantılı olduğu iddiasını gerekçe göstererek TikTok’un devredilmesini, aksi takdirde yasaklanmasını öngören kararına karşın, dünya genelinde 200 milyon kullanıcıya yaklaşan şirketin global gelirleri son bir yılda yüzde 30 arttı.

Şirketin yönetimini 2021’de devretmesine karşın hala önemli bir hisseye sahip olan Cang’ın kişisel serveti de son bir yılda yüzde 43 yükseldi.

“SUK RALI” İKİNCİ SIRAYA DÜŞTÜ

Son üç yıldır listenin tepesinde yer alan, şişelenmiş doğal kaynak suyu şirketi Nongfu Spring’in kurucusu ve patronu Cong Şanşan, 47,9 milyar dolarlık servetiyle ikinci sıraya indi.

Oğlunun ABD vatandaşı olması ve rakip su şirketinin patronunun ölümünün ardından aralarındaki bazı anlaşmazlıklar nedeniyle kamuoyunda suçlanması, bu yıl Cong’un su işletmesinin gelirlerine önemli darbe vurdu. 71 yaşındaki iş insanının serveti son bir yılda yüzde 24 azaldı.

Cong, 2020’de Çinli internet şirketi Alibaba’nın kurucusu Jack Ma’yı geride bırakarak ilk kez listenin tepesine yerleşmişti.
Çin’in önde gelen internet ve teknoloji şirketlerinden, mesajlaşma uygulaması ve elektronik ödeme dahil çok sayıda işlevi yerine getiren uygulama platformu WeChat’i bünyesinde bulunduran Tencent’in kurucusu ve patronu Pony Ma Huatıng ise 44,4 milyar dolarlık servetiyle listede üçüncü sırada yer buldu.

WeChat’in kullanıcı sayısı 2023 sonunda 1,3 milyarı aşarken 53 yaşındaki Ma’nın serveti geçen yıla göre yüzde 13 arttı.

26 YILDA 18 İSİM LİSTEDE TEPEYE ULAŞTI

Şahsi serveti 5 milyar yuanı (yaklaşık 700 milyon dolar) aşan kişilerin yer aldığı listede, bu yıl 1094 kişi yer bulurken, listedeki kişi sayısı geçen yıla göre yüzde 12 azaldı. Listedekilerin toplam serveti 3 trilyon dolara ulaşırken servet miktarı ise yüzde 10 azaldı.

Cang Yiming, Hurun listesinin oluşturulduğu 26 yılda Çin’de listenin tepesine yükselen 18. isim oldu.
Hurun Enstitüsünün başkanı ve raporun baş araştırmacısı Rupert Hoogewerf, aynı dönemde ABD’de en zengin konumuna yalnızca 4 ismin yükseldiğine dikkati çekerek bunun Çin ekonomisinin dinamik yönüne işaret ettiğini vurguladı.

ABD’de 26 yılda Bill Gates, Warren Buffett, Jeff Bezos ve Elon Musk “en zengin” unvanını alan isimler olmuştu.
AA

ÖSYM tarih verdi: 2024-DGS ek tercihleri ne zaman bitecek?

2024-DGS ek tercih süreci devam ediyor. İki yıllık eğitimlerini dört yıllık lisans programlarına tamamlamak isteyen adaylar, başvuru sürecinin biteceği tarihe odaklandı. İşte, 2024 DGS ek tercih takviminde son durum…

DGS EK TERCİH BAŞVURULARI NE ZAMAN BİTECEK?

ÖSYM’nin internet sitesindeki duyuruya göre, 2024-DGS ek yerleştirme tercih işlemleri, 31 Ekim saat 23.59’a kadar devam edecek.

EK TERCİHLER NASIL YAPILIR?

Adaylar, tercihlerini bireysel olarak ÖSYM’nin “https://ais.osym.gov.tr” internet adresinden TC kimlik numaraları ve aday şifrelerini kullanarak yapabilecek.

NTV

AB’den Çin marka elektrikli otomobillere ek vergi; Türkiye ne yapacak?

AB Komisyonu, Çin’de üretilen elektrikli otomobillere yönelik sübvansiyon karşıtı soruşturmanın tamamlandığını ve bu ülkeden AB’ye elektrikli otomobil ithalatına 5 yıl için kesin karşıt vergiler getirildiğini açıkladı.

Soruşturma sonucunda Çin’deki elektrikli otomobil değer zincirinin haksız sübvansiyondan faydalandığının tespit edildiğine dikkati çekilen açıklamada, bunun AB’deki üreticileri ekonomik zarara uğrattığı ifade edildi.

Açıklamada, ek vergilerin AB Resmi Gazetesinde yayımlandıktan bir gün sonra uygulanacağı, bu süreçte Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kurallarıyla uyumlu bir çözüm bulmak üzere çalışmaların devam edeceği bildirildi.

Tesla’nın Çin’de üretilen modellerine yüzde 7,8, BYD’ye yüzde 17, Geely’e yüzde 18,8, soruşturmada işbirliği yapan üreticilere yüzde 20,7, SAIC ve işbirliği yapmayan diğer şirketlere ise yüzde 35,3 oranında ek vergi konulduğu belirtilen açıklamada, 4 Temmuz’dan bu yana uygulanan geçici vergilerin ise tahsil edilmeyeceği ifade edildi.

Son yıllarda Avrupa ülkelerinde satılan elektrikli otomobillerde Çinli üreticilerin payı hızla yükseliyordu. Çin’de üretilen düşük fiyatlı ve sübvanse edilmiş elektrikli otomobillerin satışları rakiplerini geride bırakıyordu.

AB Komisyonu, temmuzda Çin’de üretilen elektrikli otomobillerin Birlik üyesi ülkelere ithalatında geçici ilave vergi uygulamaya başlanacağını açıklamıştı. Karar öncesinde AB, Çin’den ithal edilen elektrikli araçlara yüzde 10 vergi uyguluyordu.

Belirlenen son vergi oranları yürürlükteki yüzde 10’un üstüne eklenecek.

Toplamda yüzde 45,3’ü bulan vergilerin 30 Ekim’de AB Resmi Gazetesinde yayımlanması ve 31 Ekim’den itibaren tahsil edilmesi bekleniyor.

TÜRKİYE’DEN VERGİ HAMLESİ

Türkiye’de elektrikli ve hibrit araçlara getirilen vergi Çin’in tepkisini çekti. Çin Ticaret Bakanlığı yeni ek vergiler nedeniyle Türkiye’yi Dünya Ticaret Örgütü’ne şikayet ettiği gündeme yansmıştı.

Reuters’ta yer alan habere göre şikayette, “Türkiye tarafından alınan ayrımcı tedbir DTÖ kurallarına aykırıdır ve korumacı bir nitelik taşımaktadır. Türkiye’yi DTÖ kurallarına uymaya ve aldığı tedbirleri derhal düzeltmeye çağırıyoruz” denildi.

Geçtiğimiz Haziran ayında Ankara, Çin’den ithal edilen araçlara yüzde 40 ek gümrük vergisi uygulayacağını açıklamıştı ve geçen ay Çin’den ithal edilenler de dâhil olmak üzere plug-in hibrid araçların ithalatına katı koşullar getirmişti.

Öte yandan Çinli BYD ile bir anlaşma imzalanırken geçen hafta Chery ile de yatırım görüşmelerinin son aşamalarına gelindiği açıklanmıştı.

AA

Jose Mourinho: 10 yıldır başarı yok

Fenerbahçe’nin Portekizli teknik direktörü Jose Mourinho, İngiliz basınına açıklamalarda bulundu.

Premier Lig’e mutlaka döneceğini ancak bu sezon ve gelecek sezon Fenerbahçe’nin başında olacağını aktaran Mourinho, “İngiltere’de 3 takımı çalıştırdım. İngiltere’de çalışmayı çok sevdim. Birçok şehirde yaşadığım için şanslıyım ama en çok Londra’da yaşayan ailem için. Londra benim evim. Premier Lig’e mutlaka döneceğim ama bu sezon ve gelecek sezon Fenerbahçe’nin başındayım” sözlerini kullandı.

Sarı-lacivertli ekibin Avrupa kupalarında oynadığı maçlardaki VAR kararları hakkında konuşan Jose Mourinho, “Bu sezon Lille maçında 94. dakikada VAR’ın penaltı kararıyla Şampiyonlar Ligi’nden elendik. Bu perşembe günü ise stadyumdaki herkesin ‘penaltı, penaltı’ diye bağırdığı anda VAR devreye girmedi. Sonrasında ise kırmızı kart gördüm. Asla kazanamayacağım bir savaş” ifadelerini kullandı.

“10 YILDIR BAŞARI YOK”

Fenerbahçe’nin 10 yıldır ligde şampiyon olamadığını ancak başkan, taraftar ve oyuncuların iyi olduğunu belirten Mourinho, “10 yıldır başarı yok. Başkan muhteşem, taraftarlar iyi, oyuncular iyi, tarihi çok iyi ama 10 yıldır şampiyonluk yok. Bunun hakkında konuşmayacağım. Sadece Lille ve Galatasaray’a yenildik. Burada kazanan taraflar dünyanın en iyisi, kaybeden de dünyanın en kötü takımı gibi” şeklinde konuştu.

“BANA DA HERKES GİBİ DAVRANILMALI”

Kendisine karşı özel bir tavır istemediğini belirten Mourinho, “Bana da herkes gibi davranılmalı. Sahada Lionel Messi olman ya da ilk maçına çıkmanın bir önemi yok. Kurallar Messi için de genç çocuk içinde aynı. Tabii ki teknik direktörler için de geçerli. Carlo Ancelotti de olsan genç teknik direktör de olsan fark etmez. Ancelotti ile genç teknik adam aynı davranışı hak ediyor. Kendim için de bunu istiyorum. Özel bir tavır istemiyorum. Sadece dürüst davranılmasını istiyorum. Budapeşte’deki finalden beri daha zor olmaya başladı” sözlerini sarf etti.

“KARİYERİMİN KÖTÜ OLDUĞU BİR DÖNEMDE DEĞİLİM”

Premier Lig’de küme düşmemeye oynayan bir takımı çalıştırmayacağını söyleyen tecrübeli teknik adam, “Avrupa’da olmayacağım konusunda şaka yaptım. Sadece küme düşmemeye oynayan bir takımı çalıştırmayacağım. Asla yapmam. Üzgünüm ama kariyerimin kötü olduğu bir dönemde değilim. Avrupa kupalarında oynayabildiğim mutlu bir dönemimdeyim. Kümede kalmaya çalışan bir takımda olamam. Bu çok zor! Bence bu çok zor. Kupalar kazanmaktan çok farklı bir durum. Duygusal olarak çok zorlayıcı çünkü hayatları değiştiren bir olay. Bunu cesur insanlar yapabilir” şeklinde konuştu.

“İSTANBUL MUHTEŞEM BİR ŞEHİR”

İstanbul’daki yaşamından bahseden Jose Mourinho, şu ifadeleri kullandı:

“İstanbul muhteşem bir şehir. Avrupa’da yaşıyorum ve her gün Asya’ya geçiyorum. Antrenmandan sonra uyumak için Avrupa’ya dönüyorum. Londra’da Chelsea’nin antrenmanına gitmekten daha kolay İstanbul’da tesislere gitmek. Birkaç defa tesislerde kaldım. Bu normal bir şey. Arzumu ve açlığımı kaybedemem. Real Madrid’deyken Sir Alex’in Old Trafford’da beni davet ettiği zamanları hatırlıyorum. United’a karşı oynamak bir zevkti.”

İsrail BM’yi kovmak için yasa çıkardı! Dünya seyrediyor

Pakistan, İsrail Meclisinin (Knesset), Birleşmiş Milletler (BM) Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansının (UNRWA) işgal altındaki Filistin topraklarındaki faaliyetlerine son verilmesini öngören tasarıyı onaylamasını kınadı.

Pakistan Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, “Pakistan, İsrail’in UNRWA’nın faaliyetlerini durdurmaya yönelik son girişimini kesin bir dille kınamaktadır.” ifadesi kullanıldı.

Açıklamada, bu adımla İsrail’in uluslararası hukuku ve BM Şartı’nı bir kez daha ihlal ettiği belirtilerek UNRWA’nın hayati görevlerine engel olmanın, İsrail’in Filistin halkını insani yardımdan yoksun bırakmaya yönelik sistematik kampanyasının tezahürü olduğu ifade edildi.

Başta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi olmak üzere, uluslararası toplumun İsrail’i, eylemlerinden dolayı sorumlu tutması gerektiği vurgulanan açıklamada, UNRWA’nın faaliyetlerinin engellenmemesinin önüne geçilmesi gerektiği kaydedildi.

“Uluslararası toplum ayrıca İsrail’in Gazze’deki Filistinlilere karşı yürüttüğü soykırım kampanyasına son vermek üzere harekete geçmelidir.” ifadesi kullanılan açıklamada, bağımsız bir Filistin Devleti kurulmadan bölgede sürdürülebilir barışın mümkün olmayacağına işaret edildi.

İsrail Meclisi, UNRWA’nın işgal altındaki Filistin topraklarındaki faaliyetlerine son verilmesini öngören yasa tasarısını dün kabul etmişti.

Fransa, kararını kınadı

Fransa, İsrail Meclisinin (Knesset), Birleşmiş Milletler (BM) Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansının (UNRWA) işgal altındaki Filistin topraklarındaki faaliyetlerine son verilmesini öngören tasarıyı onaylamasını kınadı.

Fransa Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, İsrail Meclisinin, UNRWA’nın Filistinli mültecilere yönelik faaliyetlerini yasaklamayı hedefleyen yasa tasarısını kabul etmesinin esefle kınandığı belirtildi.

Açıklamada, bu tasarının yürürlüğe konulmasının, Gazze’deki insani durum için çok ciddi sonuçlar doğuracağına işaret edilerek, bu durumdan işgal altındaki Filistin topraklarının da etkileneceği kaydedildi.

Tasarının uygulanmasıyla, yüz binlerce sivilin sağlık hizmeti, eğitim ve gıda gibi temel yardımlardan mahrum bırakılacağı anlatılan açıklamada, UNRWA’nın 70 yıldır Doğu Kudüs, Gazze, işgal altındaki Batı Şeria, Lübnan, Ürdün ve Suriye’deki Filistinlilere temel ihtiyaç ve hizmetleri sunmak konusunda önemli rol üstlendiği ifade edildi.

Açıklamada, Fransa’nın UNRWA ve Filistin halkına sahada destek sağlayan tüm BM ajanslarını desteklediği vurgulanırken, Paris hükümetinin “UNRWA’nın faaliyetlerinin tarafsızlığını sağlamak için gerekli reformların uygulanmasına dikkat etmeyi sürdüreceği” aktarıldı.

Almanya, derin kaygı duyuyor

Almanya, İsrail Meclisinin (Knesset), Birleşmiş Milletler (BM) Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansının (UNRWA) faaliyetlerine son verilmesini öngören yasa tasarısını onaylamasından derin kaygı duyduğunu belirtti.

Almanya Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, UNRWA’nın, Gazze, Doğu Kudüs, Batı Şeria ve bölgedeki Filistinli mültecilere temel ve hayat kurtaran insani yardım ve temel hizmetler sağladığı hatırlatıldı.

UNRWA’nın çalışmalarına son verilmesi halinde Gazze’de hayati önem taşıyan insani yardım sürecinin çökmenin eşiğine geleceğinin belirtildiği açıklamada, “Gazze’de halihazırda 2,2 milyon insan dramatik bir acil durum yaşamaktadır. Nüfusun yüzde 86’sı akut yetersiz beslenmeden muzdarip. Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te yaklaşık 50 bin çocuğun eğitimi tehdit altındayken, Gazze’de yüz binlerce çocuğun eğitim umudu yok. On binlerce insanın sağlık hizmetleri de tehlikeye girecek.” ifadesi kullanıldı.

İsrail hükümetinin UNRWA’nın BM Genel Kurulu’nun verdiği görevi yerine getirmeye devam etmesini sağlaması gerektiği vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi:

“Bu amaçla, UNRWA, Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki Filistinlilere hayat kurtaran insani yardım sağlamaya, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimlerine devam edebilmelidir. Tıpkı İsrail halkı gibi Filistinlilerin de kendilerine ait bir devlette güvenlik ve onur içinde yaşama hakları vardır.”

Ürdün’den Arap Birliğine acil toplanma çağrısı

Ürdün, İsrail Meclisinin (Knesset), Birleşmiş Milletler (BM) Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansının (UNRWA) faaliyetlerine son verilmesini öngören yasa tasarısını onaylamasının ardından Arap Birliğini acil toplantıya davet etti.

Ürdün Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, İsrail Meclisi’nin UNRWA’nın işgal altındaki Filistin topraklarında yürüttüğü faaliyetleri yasaklayan kararına tepki gösterildi.

Arap ülkelerinin İsrail Meclisi’nden çıkan “yasa dışı tehlikeli kararlara karşı Arapların ortak tepkisini” görüşmek üzere Arap Birliğinin daimi temsilciler düzeyinde acil toplanmasının talep edildiği açıklamada, “Toplantıda, İsrail’in kabul edilemeyen geçersiz karar ve uygulamalarına karşı Arapların ortak tutumunu kararlaştıracak adımlar konuşulacak.” denildi.

İsrail’in söz konusu kararlarına karşı uluslararası destekleri toplama olanaklarının da konuşulacağına işaret edilen açıklamada, Arap Birliğinin daimi temsilciler düzeyinde acil toplanması talebi için Ürdün’ün Kahire Büyükelçisi ve Arap Birliği Daimi Temsilcisi Emced el-Adayile’ye talimat verildiği kaydedildi.

Ürdün’ün Arap ülkeleriyle koordineli, İsrail’in Filistin halkına yönelik ihlallerine karşı çabaları bağlamında bu adımı attığına işaret edilen açıklamada, İsrail’in UNRWA’yı siyasi olarak bitirme çabalarının tehlikeli sonuçlara yol açacağı uyarısında bulunuldu.

BM üyeleri, İsrail’in çıkardığı yasaya tepki gösterdi

Birleşmiş Milletler (BM) üyeleri, İsrail Meclisinin, Birleşmiş Milletler (BM) Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansının (UNRWA) faaliyetlerine son verilmesini öngören yasayı kabul etmesine tepki gösterdi.

BM Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) Gazze ve işgal altındaki Filistin topraklarındaki duruma ilişkin açık oturum düzenlendi.

Burada oturuma başkanlık yapan İsviçre Dışişleri Bakanı Ignazio Cassis, BMGK’de kabul edilen kararların uygulanmamasına tepki göstererek, bunun hem BMGK’yi hem de alınan kararları anlamsızlaştırdığını dile getirdi.

Cassis, “(Gazze’deki) İhtilaftan bir çıkış yolu bulmalıyız.” dedi.

Gazze’ye insani yardımın artırılmasının tek başına sorunları çözemeyeceğini ve acıyı sonlandırmayacağını belirten Cassis, yıkım ve şiddetin sürmesinin insanlıkla ters düştüğünü dile getirdi.

Cassis, İsrail Meclisinde kabul edilen UNRWA yasasına ilişkin ise “BM örgütleri ve yetkilerine yönelik tek taraflı adımları reddediyoruz.” açıklamasında bulundu.

“UNRWA yasasından endişe duyuyoruz”

ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Linda Thomas Greenfield, “Bu odada kaç kişi bir çocuğun açlıktan öldüğünü izledi? Ben izledim.” dedi

Greenfield, bunun Gazze’nin kuzeyinde sıklıkla gerçekleşen bir duruma dönüştüğüne işaret etti.

ABD’nin İsrail’in Cibaliya ya da başka bir yerde Filistinlileri açlığa maruz bırakmasını kabul etmediğini kaydeden Greenfield, “İsrail’in sahadaki faaliyetleri sözleriyle uyuşmalı.” dedi.

Greenfield, diğer taraftan “Gazze’de tahayyül edilemez acının 7 Ekim 2023’te Hamas tarafından başlatıldığını” belirterek, BGMK’nin Hamas’ı eleştirmemesi ve kınamamasına tepki gösterdi.

“İsrail Meclisinin kabul ettiği UNRWA yasasından derin endişe duyuyoru
z” diyen Greenfield, bazı UNRWA personelinin 7 Ekim saldırılarına katıldığının bilindiğini söyledi. Greenfield, “Ancak aynı zamanda UNRWA’ya bir alternatif olmadığını da biliyoruz.” ifadesini kullandı.

İsrail ve BM’nin konuya ilişkin birbiriyle iletişim kurması gerektiğinin altını çizen Greenfield, UNRWA’nın yüzlerce personelinin Hamas’la alakasının olmadığını ve görevlerini yerine getirmelerine izin verilmesi gerektiğini ifade etti.

“İsrail’in yükümlülüklerine aykırı”

Rusya’nın BM Daimi Temsilcisi Vassily Nebenzia ise İsrail’in Gazze halkına yardım ulaştırma konusunda istekli olmadığına işaret ederek, İsrail’e uluslararası hukuk uyarınca yükümlülüklerini yerine getirme çağrısında bulundu.

Nebenzia, “İsrail’in UNRWA’yı işgal altındaki Filistin topraklarında etkisiz kılma girişimleri, İsrail’in işgalci güç olarak yükümlülüklerine aykırı.” uyarısında bulundu.

İngiltere’nin BM Daimi Temsilcisi Barbara Woodward da “UNRWA ile bağları koparmak için hiçbir meşru gerekçe yok.” vurgusunu yaptı.

İsrail Meclisi, dün UNRWA’nın faaliyetlerine son verilmesini öngören yasa tasarısını onaylamıştı.

Endonezya ve Danimarka’dan karara kınama

Endonezya ve Danimarka, İsrail Meclisinin (Knesset), Birleşmiş Milletler (BM) Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansının (UNRWA) faaliyetlerine son verilmesini öngören yasa tasarısını onaylamasını kınadı.

Endonezya Dışişleri Bakanlığının X sosyal medya platformundan, Knesset’in UNRWA’nın faaliyetlerine son verilmesini öngören yasa tasarısını onaylamasına ilişkin açıklama yapıldı.

Söz konusu kararın kınandığı belirtilen açıklamada, bunun Batı Şeria ve Gazze’de faaliyetlerin aksamasına sebep olacağı kaydedildi.

Açıklamada bu kararın BM Şartı’nı ihlal ettiği vurgulanarak, “Endonezya, başta BM Güvenlik Konseyi olmak üzere uluslararası toplumu, İsrail’in eylemlerini derhal durdurmaya ve uluslararası hukuk çerçevesindeki yükümlülüklerine uymasını sağlamaya çağırmaktadır.” ifadesi kullanıldı.

Fransa’da kınama

Fransa Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, İsrail Meclisinin, UNRWA’nın Filistinli mültecilere yönelik faaliyetlerini yasaklamayı hedefleyen yasa tasarısını kabul etmesinin esefle kınandığı belirtildi.

Açıklamada, bu tasarının yürürlüğe konulmasının, Gazze’deki insani durum için çok ciddi sonuçlar doğuracağına işaret edilerek, bu durumdan işgal altındaki Filistin topraklarının da etkileneceği kaydedildi.

Açıklamada, Fransa’nın UNRWA ve Filistin halkına sahada destek sağlayan tüm BM ajanslarını desteklediği vurgulanırken, Paris hükümetinin “UNRWA’nın faaliyetlerinin tarafsızlığını sağlamak için gerekli reformların uygulanmasına dikkat etmeyi sürdüreceği” aktarıldı.

Danimarka’dan da kınama

Dışişleri Bakanlığının X sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, Dışişleri Bakanı Lars Lokke Rasmussen’in bu kararı kınadığı ve endişeli olduğu belirtildi.

Açıklamada Rasmussen’in, “UNRWA, Filistinli sivillere hayat kurtaran insani yardımların sağlanmasında merkezi bir rol oynamaktadır. İsrail insani yardımların engellenmemesini sağlamalı ve uluslararası hukuka saygı göstermelidir.” ifadelerine yer verildi.

İsrail Meclisi, dün UNRWA’nın faaliyetlerine son verilmesini öngören yasa tasarısını onaylamıştı.

FKÖ yetkilisi Şeyh: Arap ülkeleri ortak bir tutum sergilemeli

Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Yürütme Konseyi Genel Sekreteri Hüseyin eş-Şeyh, İsrail Meclisinin (Knesset), Birleşmiş Milletler (BM) Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansının (UNRWA) işgal altındaki Filistin topraklarındaki faaliyetlerine son verme girişimi karşısında Arap ülkeleri ve uluslararası toplumun UNRWA’yı destekleyen ortak bir tutum sergilemesi gerektiğini belirtti.

Şeyh yaptığı yazılı açıklamada, “BM Güvenlik Konseyi’nin İsrail’i ilgili uluslararası kararları uygulamaya zorlaması gerektiğini” belirtti.

FKÖ yetkilisi, “Filistinlilere yapılan katliamlara ve UNRWA’nın maruz kaldıklarına karşı sessiz kalmak, tutumlarının yalnızca açıklamalar ve kınamalarla sınırlı olmasına razı olanların alnında bir utançtır.” değerlendirmesini yaptı.

Şeyh, “Arap ülkeleri ve uluslararası toplum, İsrail Meclisinin UNRWA’nın işgal altındaki Filistin topraklarındaki faaliyetlerine son verme girişimi karşısında, UNRWA’yı destekleyen ortak bir tutum sergilemeli.” ifadesini kullandı.

BM kuruluşları, karara tepki gösterdi

Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) Sözcüsü Jens Laerke, İsrail Meclisinin (Knesset), BM Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansının (UNRWA) faaliyetlerine son verilmesini öngören yasa tasarısının onaylamasının ardından bunun hayata geçirilmesinin Gazze’de yeni bir “toplu cezalandırma” olacağını bildirdi.

Laerke, BM Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Genel Direktörü Amy Pope, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Sözcüsü Tarik Jasarevic, BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) Sözcüsü James Elder, BM Cenevre Ofisi’nin haftalık basın toplantısında değerlendirmelerde bulundu.

“İsrail’in bu kararının uygulanması halinde Gazze’de görülen toplu cezalandırma eylemlerine bir yenisi daha eklenecek.” diyen Laerke, bu tanımlamanın adil olacağını düşündüğünü söyledi.

IOM Genel Direktörü Pope, IOM’nun UNRWA’nın yerini almasının mümkün olmadığını söyledi.

Pope, “IOM’nin UNRWA’nın yaptığı şeyi yapması mümkün değil. UNRWA, Gazze halkı için kesinlikle elzem. Ancak şu anda krizde olan insanlara ancak destek sağlayabiliriz.” dedi.

DSÖ Sözcüsü Jasarevic, Geçen yıl UNRWA tarafından yönetilen sağlık merkezlerinde temel olarak 6 milyondan fazla tıbbi danışmanlık sağlandığını da hatırlattı.

Jasarevic, “Hiçbir kuruluş, UNRWA’nın yerini dolduramaz.” ifadelerini kullandı.

“Karar, aniden çocukları öldürmenin yeni bir yolunun bulunduğu manasına geliyor

UNICEF Sözcüsü Elder, İsrail’in bu kararının Gazze’de daha fazla çocuk kaybına yol açabileceği konusunda uyardı.

Elder, “Böyle bir karar, aniden çocukları öldürmenin yeni bir yolunun bulunduğu manasına geliyor.” diye konuştu.

BM Komiseri Türk, kararın “rahatsız edici” olduğunu belirtti

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, İsrail Meclisinin (Knesset), Birleşmiş Milletler (BM) Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansının (UNRWA) faaliyetlerine son verilmesini öngören yasa tasarısını onaylamasının birçok sebeple “rahatsız edici” olduğunu bildirdi.

Türk, X’ten yaptığı paylaşımda, BM Sözleşmesi ve onun desteklediği kurumların değerinin asla unutulmaması gerektiğini belirtti.

İsrail’in UNRWA’nın çalışmalarını yasaklayan kararının birçok sebeple “rahatsız edici” olduğunu ifade eden Türk, atılan bu adımın, UNRWA’nın yardımına bağlı olanların insan hakları üzerinde potansiyel olarak korkunç etkileri olduğunu vurguladı.

İsviçre, karardan endişe duyuyor

İsviçre, İsrail Meclisinin (Knesset), Birleşmiş Milletler (BM) Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansının (UNRWA) faaliyetlerine son verilmesini öngören yasa tasarısını onaylamasından endişe duyduğunu belirtti.

İsviçre Dışişleri Bakanlığının, X’ten yaptığı paylaşımda, “İsrail (Knesset) UNRWA ile işbirliğini yasaklayan iki yasa geçirdi. Bu, UNRWA’nın, İsrail ve işgal altındaki Filistin topraklarındaki varlığını sınırlamayı öngörüyor.” ifadesi kullanıldı.

Paylaşımda, İsviçre’nin, bu kararların insani, siyasi ve hukuki
sonuçlarından endişe duyduğu kaydedildi.

DSÖ, kararı “yıkıcı sonuçları” olacağını bildirdi

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, İsrail Meclisinin (Knesset) Birleşmiş Milletler (BM) Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansının (UNRWA) faaliyetlerine son verilmesini öngören yasa tasarısını onaylamasının yıkıcı sonuçları olacağını bildirdi.

Ghebreyesus, X’ten yaptığı paylaşımda, UNRWA’nın, Filistin halkı için yeri doldurulamaz bir kuruluş olduğunu ve son 70 yıldır bu misyonu üstlenmeye devam ettiğini kaydetti.

UNRWA’nın, BM’ye üye devletler tarafından kurulduğunu hatırlatan Ghebreyesus, “İsrail Parlamentosunun aldığı, UNRWA’nın milyonlarca Filistinli adına hayat kurtarıcı ve sağlık koruyucu çalışmalarını yasaklayan kararın yıkıcı sonuçları olacak. Bu kabul edilemez.” ifadelerini kullandı.

Ghebreyesus, bu kararın İsrail’in yükümlülüklerine ve sorumluluklarına aykırı olduğunu, UNRWA’ya güvenen herkesin hayatını ve sağlığını tehdit ettiğini de vurguladı.

BM Mülteciler Yüksek Komiseri (BMMYK) Filippo Grandi de X’ten yaptığı paylaşımda, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in “UNRWA’nın işgal altındaki Filistin topraklarındaki çalışmalarının devam etmesi çağrısını” desteklediğini belirtti.

Grandi, böyle bir durumun yaşanması halinde milyonlarca Filistinlinin, yalnızca UNRWA’nın sunabileceği hayati önem taşıyan desteklerden mahrum kalacağının da altını çizdi.

Milyonlarca Filistinliye yardım sağlayan UNRWA, İsrail’in hedefinde

İsrail yönetimi, 7 Ekim 2023’te Gazze Şeridi’ne saldırılarının başlamasıyla eş zamanlı şekilde UNRWA’ya karşı karalama kampanyasına başlamış, sadece Gazze’de 12 bin çalışanı bulunan UNRWA’nın 14 çalışanının “7 Ekim saldırılarına katıldığı” iddiasıyla ajansın kapatılması gerektiğini savunmuştu.

Tel Aviv yönetimi, işgal altındaki Batı Şeria, Doğu Kudüs’ün yanı sıra Lübnan ve Ürdün’de Filistinli mültecilere destek olan; sağlık, eğitim, sosyal hizmetler alanlarında çoğu Filistinli 30 bin çalışanı bulunan ajansın kapatılması ve itibarsızlaştırılması için kampanya yürütmeyi sürdürüyor.
AA

Galatasaray’dan Beşiktaş’a: ‘Efendi’lere cevabımızdır’

Galatasaray’dan açıklama

“Dün akşamki maçın ardından rakibimiz tarafından yapılan tüm algılar ve davranışlar bizi bu açıklamayı yapmak durumunda bırakmıştır.

Zira sürekli el yükselterek, ortamı daha da gererek yapmak istenilen, ne yazık ki, dün akşamki mağlubiyetlerini unutturma çabasıdır. Her konuşmaya biz efendiyiz diye başlayıp, bulundukları her ortamda kulübümüze küfür edenlerin ve buna alkış tutanların, lafta efendi olduklarına tüm kamuouyu şahittir.

Stadımızda bir basın mensubuna saldırma noktasına gelen bu ortamı hazırlayanlar; o alkışları tutanlar, o küfürleri edenlerdir. Amasız, fakatsız bu şiddete dur demesi gereken “edepli” rakibimizin olayı kapatmak ve bu saldırganı savunmak için yaptıklarını spor kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.

Biz bu kibirli sözleri, bu riyakarlıkları geçmiş sezonlardan hatırlıyoruz. Rakibimizin açıklamalarında sponsor kardeşleriyle aynı dili kullanmalarına artık şaşırmıyoruz. Sadece kendilerine adalet isteyenler oyun parkında yeni bir ortak bulmuştur. Şu bilinmelidir ki, kurdukları bu çirkin ortaklık bir yerde bozulacak, sponsor kardeşler paranın değil doğrunun kazanacağını bir gün anlayacaktır. Onları beraber bindikleri salıncaktan teker teker indireceğiz. Umarız, o gün gerçeğin farkına varıp, Galatasaray’a haddini bildiririz ifadelerini kullandıkları ergen açıklamalarından biraz da olsa utanırlar.

Rakamlar ortada, istatistikler açıktır. Süper Lig’de kimin istatistiklerde üstün olduğunu, buna rağmen kimin sahada doğrandığını görmek için bu rakamlara bakmak yeterlidir. Galatasaray bugün kadro kalitesi ve oynadığı oyun olarak taraflı tarafsız tüm spor kamupoyu tarafından takdir edilmektedir. Kendilerini, taraftarlarına şirin gözükmek için oraya buraya saldırmak yerine bu gerçekle yüzleşmeye davet ediyoruz.

Tüm bu kışkırtmalara rağmen taraftarlarımızdan ricamız, sakinliklerini korumaları ve bu çirkin oyuna gelmemeleridir. Kulübümüz kibir dolu bu açıklamalara, üstü kapalı çirkik ortaklıklara, asılsız suçlamalara rağmen, her zaman olduğu gibi sahada kalmaya ve orada kazanmaya devam edecektir.”

TRTSpor