Kategori arşivi: PrizmaBetim

Marmarabirlik’in 2024/2025 ürün alım fiyatları belli oldu

Marmarabirlik, 2024/2025 iş yılı ürün alım kampanyası avans ürün alım fiyatlarını belirledi.

Buna göre sofralık zeytinde tavan fiyat 180 dane 125 TL, 200 dane 105 TL, taban fiyat 380 dane için 47 TL, yağlık zeytin fiyatı da 45 TL olarak açıklandı.

Marmara Zeytin Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Marmarabirlik), 2024-2025 iş yılı ürün alım fiyatlarını belirledi. Marmarabirlik’ten yapılan açıklamada, Kooperatif Başkanları ve Yönetim Kurulu Üyeleri’nin katılımıyla gerçekleştirilen koordinasyon toplantısında alınan ortak karar ile avans fiyat olarak ürün alınmasına karar verildi.

Buna göre; tavan fiyat 180 dane 125 TL, 200 dane 105 TL, taban fiyat 380 dane için 47 TL, yağlık zeytin fiyatı ise 45 TL olarak belirlendiği bildirildi. Marmarabirlik Yönetim Kurulu Başkanı Hidamet Asa, Marmarabirlik olarak 60 bin ton ürün alım planı yaptıklarını dile getirdi. Asa, ödeme takvimi ile ilgili olarak, “Alınan ürün bedelleri on beş günlük periyotlarda yüzde 50’si peşin, geri kalan kısmı ürün alımları sona erdikten sonra belirlenecek. Bu yıl ödemelerle ilgili üreticimizin bize destek olacağına inanıyorum” dedi.
Başkan Hidamet Asa, “Tarihi bir rekolte artışının yaşandığı bu yılda, üretici ortaklarımızı piyasa şartlarından korumak için geçtiğimiz yılın fiyatları avans fiyat olarak belirlenmiştir” ifadelerini kullandı.
Geçen yıl ürünün yok yılı olduğunu, bu ürün alım kampanyasında ise rekor seviyede rekolte beyanı geldiğini belirten Asa, “Tarım ürünlerinde fiyat, arz ve talebe göre oluşur. 2023’te yapılan ikinci fiyat artışı arzın yüksek olması ve ürün alımında yaşanan sıkıntı sebebi ile yapıldı” dedi. Asa, “Marmarabirlik’in ticari çarkını çevirebilmesi için en az 35 bin ton ürün alması gerekir. Geçtiğimiz yıl da 35 bin ton zeytin alınabilmiştir. Bunun altında bir miktar olursa faaliyetinden zarar eder. Bu yıl ise tam tersi bir tablo var. Bütün kooperatif bölgelerimizde tüm zamanların en yüksek rekoltesi yaşanıyor. Gelen rekolte beyanı 99 bin 300 ton” diye konuştu.

Üreticiye her zaman destek olduk

Bir kilogram zeytinin üretim maliyetinin 8 kooperatif ortalamasında 34,20 TL olarak belirlendiğini dile getiren Asa, bu yıl ağaç başına verimliliğin yüksek olduğu böyle bir yılda üreticimizin mağdur olmaması için destek olacaklarını ifade etti. Son iki yılda ürün alım fiyatları ile üreticiye büyük destek verdiklerini aktaran Asa şunları söyledi: “2021 yılında baş barem 20,10 TL, taban fiyat 7.40 TL, 2022 yılında baş barem 54 TL, taban fiyat 18 TL, 2023 yılında ise baş barem 125 TL, taban fiyat 47 TL olarak belirlenmiş ve yüzde 300 fiyat artışı yapılmıştır. Geçtiğimiz yıl alım fiyatlarımızı yüzde 150 artırmamıza rağmen, satış fiyatlarımıza aynı oranda artış yapılamadı. Marmarabirlik ortalama yüzde 10 fiyat artışı ile ürünlerini satabildi.”

Başkan Hidamet Asa, “Ortaklarımızın gelen rekolte beyanlarının tamamının alınması ne fiziki olarak ne de mali olarak mümkün değildir. Marmarabirlik’e gelen rekolte beyanı 99 bin 300 ton olmasına rağmen 60 bin ton ürün alım planı yapıyoruz. Kooperatiflerin yıllar itibari ile aldığı ürün miktarı ve ortaklarımızın kooperatifine teslim ettiği ürün ortalaması baz alınarak azami teslimat miktarı belirlenecektir” dedi.

Hasat zamana yayılmalı

Hasadın zamana yayılmasının hem üretici hem de kooperatifler açısından önemli olduğunun altını çizen Asa, “Sofralık ve yağlık zeytinin hasadında aceleci davranılırsa arz fazlalığı oluşabilir” dedi. Başkan Asa sözlerini şöyle sürdürdü: “Arz ve talep dengesini iyi yönetmek gerekir. Arz fazlalığı oluşmaması için üreticimizin hasadı zamana yayması gerekir.”

Üreticimiz için risk alıyoruz

Zeytin üreticisinin korunması gerektiğine vurgu yapan Hidamet Asa, sözlerini şöyle sürdürdü; “Üretimde devamlılığın sağlanabilmesi için üreticinin korunması gerekir. Piyasalardaki belirsizlik ve rekoltenin yüksek olmasını fırsata çevirmeye çalışanlar var. 50 bin ton alıp kenara çekilen ile 60 bin ton ürün alan Marmarabirlik, hiçbir şekilde mukayese edilmemeli. Bir sepet zeytini yüksek fiyata alıp, ürünün çoğunluğu olan ve Marmarabirlik’in 83 TL’ye aldığı 240 daneleri 60 liraya almaya çalışanları, üreticimiz çok iyi ayırt etmeli. Üretici kazanmalı ki üretimde devamlılık sağlansın. Marmarabirlik’in kapasite sınırını zorlayarak 60 bin ton ürün alımı planlıyoruz.”

‘Ya Marmarabirlik olmazsa’ sorusu sorulmalı

Marmarabirlik’in bugüne kadar her zaman üreticinin yanında olduğunu belirten Başkan Asa, “Bunun en güzel örneği de 2022/23-23/24 yıllarındaki yüzde 300’lük fiyat artışıdır. Bütün ezberlerin bozulduğu bir yıl yaşıyoruz. Bu yıl da üretici kurumuna sahip çıkmalıdır; ‘Ya Marmarabirlik olmazsa’ sorusunu kendine sormalıdır. Bu zor yılı ortaklarımızla birlikte aşacağımıza inanıyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.

foreks.com

Financial Times: Milyarderlerin ABD Seçimlerine Yönelik Stratejileri Nedir?

Bilinçli Milyarderler ABD Başkanlık Seçimini Etkileyebilir

Amerikan başkanlık seçimlerinde az sayıdaki milyarder, yüz milyonlarca doları adaylarını desteklemek için harcayarak seçimin sonucunu belirleyebilir. Kamala Harris ve Donald Trump, seçimin son günlerinde neredeyse eşit puanlarla yarışırken, seçim en pahalı olanlar arasında yer alması bekleniyor. Adaylar ve müttefik gruplar, Ekim ortasına gelindiğinde toplamda 3.8 milyar doların üzerinde bağış toplamış durumda.

Financial Times tarafından yapılan bir kampanya finansmanı analizi, milyarderlerin bu seçim döneminde toplanan toplam paranın yaklaşık %18’i olan en az 695 milyon dolar bağışladığını ortaya koydu. Trump, kampanyası ve müttefik gruplar aracılığıyla toplanan fonların yaklaşık üçte biri milyarderlerden gelirken, Harris destekli gruplar için bu oran yaklaşık %6 seviyesinde.

Ocak 2023’ten Ekim 2024 ortasına kadar olan dönemde, Joe Biden ve Harris destekli gruplar, pro-Trump gruplardan 2.2 milyar dolara karşılık 1.7 milyar dolar toplayarak üstünlük sağladı. Forbes tarafından derlenen yaklaşık 800 ABD milyarderinden en az 144’ünün 2024 seçimlerini etkilemek için servetlerini kullandığı belirlendi.

Bu rakamlar, 2010 yılında Citizens United vs Federal Election Commission davasının ardından ABD siyasetine giren nakit miktarındaki büyük artışı vurguluyor. Bu dava, bireylerin resmi kampanyalardan bağımsız olan süper siyasi eylem gruplarına (süper PAC’ler) sınırsız bağış yapmasına olanak tanıdı. Kampanya kayıtları, bazı kar amacı gütmeyen kuruluşlara yapılan bağışların kimliklerini gizlediği için zengin bağışçıların toplam topladıkları parayı küçümsüyor olabilir. Microsoft kurucu ortağı Bill Gates, New York Times’a yaptığı özel açıklamaya göre, pro-Harris bir kar amacı gütmeyen kuruluşa 50 milyon dolar bağışladığını belirtti, ancak bu rakam henüz herhangi bir kamu finansal açıklamasında yer almadı.

Harris Destekçileri

Harris’in finansmanının yaklaşık 127 milyon doları, milyarderlerden gelen bağışlarla sağlandı. Bu miktar, Trump’ın milyarder destek oranından oldukça düşük. Harris destekçileri arasında şunlar bulunuyor:

  • Dustin Moskovitz: Facebook’ın kurucularından olan Moskovitz, Future Forward adlı pro-Harris süper PAC’ine 38 milyon dolar ve diğer pro-Harris gruplara 1 milyon doların üzerinde bağış yaptı. Forbes’a göre, 15 milyar dolar net servete sahip olan Moskovitz, Trump destekçisi Tesla CEO’su Elon Musk’ın eleştirmenlerinden biri olarak biliniyor.
  • Reid Hoffman: LinkedIn’in kurucu ortağı Hoffman, Future Forward’a 10 milyon dolar ve Republican Accountability PAC’e 6 milyon dolar bağışladı. Forbes’a göre, 2.5 milyar dolar net servete sahip olan Hoffman, Trump’ın ekonomik planlarını enflasyonist olarak değerlendiriyor ve eski destekçilerin Trump’ın iş dünyasını hedef alacağı uyarısında bulunuyor.
  • Michael Bloomberg: Eski New York belediye başkanı Bloomberg, Forbes’a göre 104 milyar doların üzerinde bir servete sahip. Bloomberg, 2019’da Trump’ın “tavırını”, “stilini” ve “mütevazılığını” eleştirerek başkanlık kampanyasına 1 milyar dolar harcadı ve ardından Biden’ın zaferine destek olmak için milyonlarca dolar daha bağış yaptı.

Trump Destekçileri

Pro-Trump gruplar, milyarderlerden en az 568 milyon dolar, yani toplam kampanya fonlarının yaklaşık %34’ünü aldı. Bu bağışların yaklaşık 432 milyon doları sadece dört donörden geldi. Trump destekçileri arasında öne çıkanlar şunlar:

  • Tim Mellon: Make America Great Again Inc adlı süper PAC’a 150 milyon dolar bağışladı. Forbes’a göre, 82 yaşındaki Mellon, Amerikan bankacılık hanedanının bir üyesi olup Trump’ın en büyük bağışçılarından biri olarak biliniyor.
  • Elon Musk: Dünyanın en zengin insanı Musk, pro-Trump America PAC’a Ekim ortasına kadar 118 milyon doların üzerinde bağış yaptı. Musk, destekçilerin bağışlarını yasal limit olan 924.600 dolara kadar eşleştireceğini belirtti. Ayrıca, swing eyaletlerinde seçmenlere 47 dolar ödeyerek ve bazı kişilere 1 milyon dolar vererek kampanyaya destek verdi.
  • Miriam Adelson: İsrailli-Amerikalı Adelson, pro-Trump Preserve America PAC’a 100 milyon doların üzerinde bağış yaptı. Forbes’a göre, 34 milyar doların üzerinde servete sahip olan Adelson, Las Vegas Sands casino ve Dallas Mavericks basketbol takımının sahibi olarak biliniyor.
  • Liz ve Dick Uihlein: Uline nakliye ve paketleme şirketinin kurucuları Liz ve Dick Uihlein, pro-Trump Restoration PAC’a yaklaşık 70 milyon dolar ve Maga Inc’e 10 milyon dolar bağışladı. Liz Uihlein, Trump’ı desteklemesine rağmen, Florida valisi Ron DeSantis’in 2028’de tekrar aday olmasını umut ettiğini belirtti.

Bu veriler, ABD siyasetinde milyarderlerin rolünün ne denli büyük olduğunu ve seçim sonuçlarını belirlemede önemli bir faktör haline geldiklerini göstermektedir.

Teknoloji Hisseleri Yükselişte: Büyük Fonlar Çeşitlilik Kurallarına Uymak İçin Ne Yapıyor?

Büyük Yatırım Fonları, Vergi Otoriteleriyle Yaşanan Sorunlar Nedeniyle Hisselerini Satmak Zorunda Kalıyor

Fidelity ve T Rowe Price gibi grupların yönettiği büyük yatırım fonları, ABD vergi otoriteleriyle yaşanan sıkıntılar nedeniyle hisselerini satmak zorunda kalıyor. Bu yıl yaşanan dengesiz hisse senedi piyasası rallisi, bu fonları portföylerini çeşitlendirme zorunluluklarına uymak adına sıkı limitlere itiyor.

İç Gelir Servisi (IRS), “düzenlenmiş yatırım şirketi” olarak sınıflandırılan her fonun büyük varlıkların toplam portföy ağırlığının yüzde 50’nin altında tutulmasını gerektiriyor. Büyük bir varlık, varlıkların yüzde 5’inden fazlasını oluşturan herhangi bir hisse senedini ifade ediyor.

Tarihsel olarak, bu limit daha çok açıkça yoğunlaştırılmış fonları yöneten uzman yöneticiler için bir endişe kaynağı olmuştu. Ancak, ABD’nin en büyük teknoloji şirketlerindeki son kazançlar, Nvidia ve Microsoft gibi şirketlerde endekse göre hafifçe aşırı ağırlıklı pozisyon almak isteyen hisse seçimi yatırımcılarının kuralları ihlal etme tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına neden oldu.

Bu eğilim, S&P 500 ve diğer endekslerin neredeyse rekor seviyelerde konsantrasyon göstermesine yol açan son piyasa rallisinin alışılmadık doğasını vurguluyor. Aynı zamanda, çoğu aktif fon yöneticisinin yükselen endeksleri aşmakta zorlandığı bir ortamda, aktif fon yöneticileri için yeni bir zorluk yaratıyor.

Yılbaşından bu yana S&P 500 kazançlarının yaklaşık yüzde 46’sı sadece beş büyük şirket olan Nvidia, Apple, Meta, Microsoft ve Amazon tarafından sağlanmış durumda.

AllianceBernstein’dan Jim Tierney, “Aktif yöneticiler için bu çok zor bir durum” ifadelerini kullandı. Tierney, portföy yöneticilerinin genellikle portföylerinin yüzde 6 veya 7’sini aşmamayı tercih ettiklerini belirterek, mevcut durumun benzeri görülmemiş olduğunu belirtti.

Eylül ayı sonunda, Fidelity’nin 67 milyar dolarlık Blue Chip Growth fonu, Russell 1000 Growth endeksine göre benchmarklanmış olup, portföyünün yüzde 52’sinden fazlasını büyük pozisyonlara – Nvidia, Apple, Amazon, Microsoft, Alphabet ve Meta – yatırmıştı. BlackRock’ın yeni başlatılan Long-Term US Equity ETF’si de geçtiğimiz hafta itibarıyla portföyünün yüzde 52’sini yüzde 5’ten fazla olan varlıklarda bulunduruyordu.

Çeyrek sonrasında portföyleri dengelemek için bir hoş geldin dönemi bulunmakta ve şu ana kadar IRS tarafından büyük fonlar cezalandırılmamış durumda. IRS, bireysel vergi mükellefi konularında yorum yapmadı.

Faegre Drinker hukuk firmasının vergi konularına odaklanan ortağı Stephen D.D. Hamilton, pozisyonların yeniden düzenlenmesinin fon performansını olumsuz etkileyebileceğini ve sermaye kazancı vergilerini tetikleyebileceğini ifade etti. Hamilton, “Yoğunlaştırılmış pozisyonlarla uğraşıyorsanız, çözüm çok sayıda hisse satmayı içerebilir. Bu elbette ideal değil” dedi.

Birçok fon, yüzde 50 sınırına yakın bir seviyede işlem görmekte olup, büyük varlıklarını artırmakta zorlanmaktadır. Örneğin, Ark Innovation ETF’si varlıklarının yüzde 43’ünü büyük varlıklarda bulundurmakta ve portföylerinin yüzde 5 eşiğine yakın iki hisseye daha sahip olmasına rağmen, bir yıldan fazla süredir limiti aşmamıştır.

ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC) ayrıca, daha az katı bir çeşitlendirme gereksinimine sahip olup, “çeşitlendirilmemiş” bir fon olarak yeniden kayıt yaptırılarak bu gereksinimden kaçınılabileceğini belirtmektedir. Ancak IRS kuralını ihlal etmek çok daha zararlı olacaktır. Çoğu fon, vergi avantajları nedeniyle düzenlenmiş yatırım şirketi olarak kayıtlıdır.

Uzun süredir ETF piyasasında uzman olan Dave Nadig, “RIC statüsünü kaybetmek, bir fon için ‘olağanüstü korkunç’ olacaktır” dedi. Nadig, zamanında yatırımcıları bilgilendirmeyen bir fonun, SEC tarafından cezalandırılma riski taşıdığını ekledi.

T Rowe Price sözcüsü, “Benchmark’ın bu kadar yoğun olduğu bir ortamda, global araştırma platformumuzun büyüklüğü, portföylerimize alfa katabilecek çekici fikirler bulmamızı sağlıyor” ifadelerini kullandı. Fidelity sözcüsü ise, varlık yöneticisinin “her zaman hissedarlarımızın en iyi çıkarları doğrultusunda hareket ettiğini ve uyum uygulamalarımızın bir parçası olarak fonlarımızın çeşitlendirilmesini rutin olarak izlediğini” belirtti. BlackRock yorum yapmaktan kaçındı. Ark ise yorum talebine yanıt vermedi.

Bu gelişmeler, büyük yatırım fonlarının portföylerini çeşitlendirme zorunluluklarına uyum sağlama sürecinin zorluklarını ve piyasa konsantrasyonunun artmasının fon yönetimi üzerindeki etkilerini gözler önüne sermektedir.

Financial Times

Yükseliş Başladığında Doğru Hissede Olmak..

Bist-100 endeksi dolar bazında %20’den fazla değer kaybetmiş durumda. Her inişin bir çıkışı olacağından bir sonraki yükseliş hareketine doğru hisselerde girmek oldukça önem arz ediyor.

  • Yukarıdaki grafikte yılbaşından bu yana bist 100, performanslarını görüyorsunuz. Görüleceği üzere endeksin performansı doğrudan doğruya bankacılık endeksi ve holding endeksinin performansları ile örtüşmekte. Bu sebeple önümüzdeki dönemde endekste geri  dönüşün bu iki sektör öncülüğünde gerçekleşmesini beklemek yanlış olmaz.

  • Endekste dönüş başladığında BETA sı yüksek hisselerin endeksle paralel bir şekilde yükseleceği ve bu hisselerin performanslarının endeks üzerinde oldukça önemli olacağı unutulmamalı. Yukarıdaki grafikte endeks üzerinde yüzdesel olarak en çok etkiye sahip 20 hisse senedini görüyorsunuz.
  • Önümüzdeki süreç için endeksin toparlanmasındaki bir diğer önemli etken yabancı alımları olacak. Dönüş başladığında yabancının ilk etapta ulaşım, bankacılık, holding, iletişim, demir çelik, gıda gibi sektörlerin lokomotif hisselerine gelmesi beklenebilir.
  • Son olarak önümüzdeki dönem için bist 100’ün ana teması faiz indirim döngüsü olacak. Bu sebeple düşüşlerin hız kesip yükseliş moduna geçildiğinde bu düşük faiz ortamından pozitif anlamda etkilenebilecek hisse senetleri endeks üstü getiri potansiyeli sunabilir. Düşük faiz ortamında borsada genellikle bankacılık ve finans, gayrimenkul ve inşaat, tüketici ürünleri ve perakende, sanayi ve üretim, enerji ve altyapı, ile teknoloji sektörlerinin öne çıkması beklenebilir.

Özetle..

Önümüzdeki dönem için düşük faiz ortamından pozitif etkilenebilecek ve yabancı yatırımcının da daha  fazla teveccüh göstereceğini beklediğimiz hisseler endekste yükseliş hareketi başladığında bu yükselişe öncülük edip endeks üstü getiriler sunabilir.

Saydığımız kriterlere uygun Büyük ölçekli şirketler:

1) KCHOL

2) ISCTR

3) BIMAS

4) TCELL

5) THYAO

6) MAVI

7) VESTL

8) EKGYO

9) FROTO

10) TUPRS

Saydığımız kriterlere uygun daha küçük ölçekli spekülatif şirketler:

1) AGHOL

2) TSKB

3) OYAKC

4) TURSG

5) KOZAA

6) RALYH

7) CLEBİ

8) KONTR

9) SNGYO

10) TMSN

Kaynak: NCM Investment

İki  aracı kurumdan 3Ç kar tahminleri

İş Yatırım:  Banka karları baskı altında

Finansal Şirketler

Araştırma kapsamındaki bankalarımızın 2024 yılının üçüncü çeyreğinde toplam TL48.4 milyar net kar üretmesini bekliyoruz. Bu rakam  çeyreklik bazda %12 düşüşe karşılık gelirken, yılık bazda ise %11 zayıflamaya karşılık geliyor. TL kredi spredleri çoğu banka için çeyrekte artı  bölgeye geçerken, yüksek gecelik fonlama pozisyonları bankaların net faiz marjının üzerindeki baskıyı bu çeyrekte de devam ettirdi. Bunun  yanında artan karşılık giderleri (takibe girişler ve tedbir amaçlı bankaların karşılık arttırma istekleri sonucu) de karlılık üzerinde üçüncü  çeyrekte baskı oluşturdu.

Özel mevduat bankalarından Garanti olumlu ayrışırken, Vakıfbank ve TSKB’de bu zor çeyrekte de karlarını çeyreklik  olarak artırabilen bankalar olarak ön plana çıkıyor. Yapı Kredi ve Al Baraka’nın karının çeyrekte yaklaşık %30 civarında düşeceğini  öngörüyoruz.

Bunun yanında da genel olarak sigorta şirketlerinin yılın üçüncü çeyreğinde oldukça güçlü karlılık performansı göstermeye  devam etmesini bekliyoruz. Düşük kombine oranları (özellikle geçen seneye göre), güçlü prim büyümesi ve artan yatırım gelirleri karlılığı  destekleyen faktörler olarak ön plana çıkıyor.

 Finans Dışı Şirketler

Banka dışı şirketlerin 3Ç24 finansallarına baktığımızda genel olarak zayıf bir görünüm hakim. Görece güçlü finansal sonuçlar açıklamasını  beklediğimiz şirketlerde öne çıkanlarda TCELL, MPARK, FROTO ve PGSUS bulunuyor. TCELL ve  MPARK’da güçlü faaliyet performansının yanı  sıra bir defaya mahsus kaydedilen gelirler 3Ç24 net kar rakamlarında büyümeyi destekliyor. FROTO’da artan satış hacmi ve PGSUS da artan  yolcu sayısı (kurun olumlu etkisi) net kar artışına katkı sağlıyor.

Enerji şirketlerinde ise portföyünde hidroelektrik santrallerin payı düşük olan  elektrik üretim şirketleri GWIND ve AKSEN görece kuvvetli finansallar açıklayan şirketler arasında.

ARCLK, VESTL , VESBE zarar açıklamasını  beklediğimiz şirketler. TOASO, TTRAK ve CCOLA da düşen satış hacimleriyle gerileyen faaliyet performansı sonucu zayıf sonuçlar beklediğimiz  şirketler arasında bulunuyor.

Gedik Yatırım:  Kar görünümü kifayetsiz

Sanayi şirketlerinde daralan talebin ve geçen seneki yüksek bazdan normalleşen marjların etkilerinin devam etmesini beklemekteyiz. Otomotiv, otomotiv yan sanayii ve beyaz  eşya sektörlerinde, iç talebin zayıflamış olması sebebiyle Tofaş, Doğuş Otomotiv, Brisa ve Arçelik’te kuvvetli bilançolar beklememekteyiz. İhracat tarafındaki olumlu performansı  sayesinde Ford Otosan’ın finansal sonuçlarının, özellikle satış gelirleri tarafında bu yukarıdaki diğer şirketlere nazaran bir miktar olumlu ayrışmış olabileceğini tahmin etmekteyiz.

Otokar’ın finansal performansının ise savunma sanayii segmentinde geçtiğimiz çeyrek kayda değer bir teslimat olmaması nedeni ile geçen çeyreklere paralel beklemekteyiz. Çimento  sektöründe, maliyetlerdeki durağan seyir nedeniyle Akçansa ve Çimsa’nın FAVÖK marjlarının, ikinci çeyreğin bir miktar üzerinde olabileceğini öngörmekteyiz.

Telekom sektöründe  fiyat yansıtmalarının pozitif etkisiyle reel büyümenin sürmesini bekliyoruz. Geçtiğimiz çeyrek bazı düşük olan Türk Telekom’da operasyonel olmayan giderlerdeki düşüş sebebiyle daha  güçlü bir net kâr büyümesi bekliyoruz. Koza Altın’ın da karlılığında güçlü satış hacmine ek olarak, birim nakit maliyetlerde çeyreksel reel iyileşme beklentimiz nedeniyle operasyonel  kârlılıkta kayda değer bir artış bekliyoruz.

Petkim de ise etilen-nafta makasında dikkat çekici bir toparlanmaya rağmen, esas olarak aromatiklerdeki düşük karlılık (geçen çeyreklerdeki  yüksek baza göre) nedeniyle operasyonel kârlılıkta baskı bekliyoruz. Diğer ana ürün gruplarındaki kârlılık baskısı da 3Ç24’de sürdü.

MLP Care’de ise özel sağlık sigortası segmenti  tarafında hem yıldan yıla hem de çeyreksel olarak güçlü büyüme ile yıldan yıla marj genişlemesi beklentimiz bulunmaktadır.

Son olarak, gıda perakende sektörlerinde Migros ve BIM’in  güçlü cirolar ile birlikte makul devam eden karlılıkları sağlıklı sonuçlar açıklamalarını destekleyebilir.

Bankacılık Sektöründe marjların toparlanmaya başlamasının yanında, artan kredi risk maliyetleri kar büyümelerini engelleyebilir

Vakıfbank ve TSKB’nin bu çeyrek net kar  büyümeleriyle bir adım öne çıkmasını beklemekteyiz. Düşen swap maliyetleri, genişleyen kredi mevduat makası ve Tüfe’ye endeksli tahvillerin katkısı ile marjlarda bir miktar  toparlanma görülse de özellikle bireysel taraftaki bozulma ve azalan tahsilatlarla artan karşılık giderleri, ve bu çeyrek maaş zamlarının operasyonel giderlere dahil olması ile net  karlılıkların baskılanmasını beklemekteyiz.

Bahsedilen tema içerisinde Vakıfbank’ın güçlü marj toparlanması, TSKB’nin ise sağlam kalan marjları ve güçlü aktif kalitesi sayesinde düşük  kalan kredi risk maliyeti ile bu çeyrekte öne çıkmalarını beklemekteyiz.

Bunun yanında Garanti’nin ilk yarıdaki güçlü marj ve karlılık performansını korumasını beklerken, Akbank’ın  marjlarında hafif daralmaya karşın 1.4 milyar TL’lik serbest karşılığı geri çevirmesi ile net karlılığında sınırlı düşüş beklemekteyiz.

Bunun yanında Yapıkredi’de marjlarda gelişime  rağmen artan karşılık yükünün net karlılığı baskılamasını beklemekteyiz. Halkbank, Albaraka ve İş Bankası’nda fonlama maliyeti kaynaklı devam eden marj baskısı sebebiyle net  karlılığın baskılanmasını beklerken özellikle İş Bankası’nın geçen çeyreğe göre iştirak gelirlerindeki gerileme nedeni ile net karlılığında ciddi gerileme beklemekteyiz.

Şimşek ve Karahan’dan enflasyon müjdeleri

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ekonomiye ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Şimşek, enflasyonun ne zaman tek haneli sayıya düşeceğini açıkladı.  Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, Washington’da gerçekleştirdiği “Türkiye’de Enflasyon Görünümü” başlıklı sunumunda, “Dezenflasyon süreci doğru yolda ilerliyor.” dedi.

Şimşek, Brookings Enstitüsü’nde geçekleştirilen etkinlikte, Türkiye’nin ekonomik görünümüne ilişkin detaylı bir sunum yaptı. Türkiye ekonomisinde yaşanan olumlu gelişmeleri anlatan Şimşek, “2026’nın sonunda enflasyonun tek hanelere düşmesini öngörüyoruz. Enflasyon, uyguladığımız programa yanıt veriyor.” dedi.

Enflasyonun baz etkisinin ötesinde düşüş kaydedeceğini vurgulayan Şimşek, “Para politikasının gecikmeli etkisi devreye girmeye başladı. Negatif mali itki ve daha destekleyici gelirler politikası dezenflasyon sürecini hızlandıracak. Firmaların fiyatlama davranışı iyileşmeye başladı.” diye konuştu.

Bakan Şimşek, Türkiye’nin güçlü büyümeyi sürdürebilmesi için fiyat istikrarına ihtiyacı olduğunu, büyüme ile enflasyon arasında bir çelişki olmadığını söyledi.

Cari açıktaki daralmaya işaret eden Şimşek, “Petrol ve doğal gaz üretimindeki artış, enerji dönüşümü ve aktif sanayi politikalarıyla cari dengedeki iyileşmeyi kalıcı hale getiriyoruz. Bu sayede hem rezerv birikimine katkı sağlayacak hem de dış borcun milli gelire oranını düşüreceğiz.” dedi.

Fatih Karahan ise “Türkiye’de Enflasyon Görünümü” başlıklı sunum gerçekleştirdi. “Dezenflasyon süreci doğru yolda ilerliyor. Temel enflasyon trendi gerilemeye devam ediyor.” diyen Karahan, hizmet enflasyonu ve yönetilen fiyatların dezenflasyonun hızını sınırladığını aktardı.

Karahan, geriye dönük endeksleme kapsamındaki kalemlerin hizmet enflasyonunu artırdığını söyledi.

Öncü göstergelerin kira enflasyonunda aşağı yönlü bir trend olduğunu ortaya koyduğunu dile getiren Karahan, şirketlerin fiyatlama davranışlarının iyileşmeye devam ettiğini belirtti.

Ani fiyat değişimlerinin görülme olasılığının azaldığını bildiren Karahan, reel sektörün enflasyona ilişkin beklentilerinin iyileşmeye devam ettiğini vurguladı.

Karahan, ekonomik aktivitenin yavaşladığını da aktardı. İç talebin yavaşlamayı sürdürdüğüne işaret eden Karahan, 12 aylık enflasyon beklentilerinin gerilemeye devam ettiğini kaydetti.

Bill Bonner: ABD Tahvillerinde Japonya Modeli mi?

ABD Tahvillerinin Japonya Modelini Takip Etme İhtimali Üzerine Yeni Bir Bakış Açısı

Küresel borç miktarının 300 trilyon doların üzerine çıktığı ve varlıkların 400 trilyon dolar seviyesine ulaştığı bir ortamda, sadece 2, 3, 5, 7 veya 10 yıllık ABD Hazine tahvillerinin toplamda 14 trilyon dolar olduğu belirtilmektedir.

Bu durumun, hisse senedi gibi enflasyonsuz bir kriz durumunda, Hazine tahvillerine olan talebi artırarak fiyatların yükselmesine ve getirilerin düşmesine neden olabileceği öne sürülmektedir.

1980 yılından bu yana devam eden büyük tahvil boğa piyasasında, ABD Hazine tahvillerinin dünya genelinde sigorta şirketleri, emeklilik fonları ve hükümetler tarafından güvenli liman olarak kullanıldığı ifade edilmektedir. 2020-2022 yıllarında bu tahvillerin değer kaybetmesine rağmen, küresel yatırımcıların enflasyon krizinin geçici olduğuna ve Covid krizinin tek seferlik bir olay olduğuna inandıkları belirtilmektedir. Bu inanç doğrultusunda, gelecekte daha düşük faiz oranları ve enflasyon beklendiği, ayrıca borcun da artacağı tahmin edilmektedir.

Japonya örneği, bu hipotezi destekleyici nitelikte değerlendirilmektedir. 1990 yılında borsasında yaşanan çöküşün ardından 22 yıl süren bir düşüş trendine giren Japonya piyasasında, düşük getirili tahvillere olan talebin artması sayesinde hükümetin borçlanma ve harcama imkanlarının genişlediği ifade edilmektedir. Japonya’nın GSYİH’ye oranla %260’lık brüt borç oranına ulaşmasına rağmen, ekonomik kriz yaşanmadığı ve borsa endeksinin 1990 seviyelerine yakın bir performans sergilediği vurgulanmaktadır.

ABD’nin bu modeli takip edip etmeyeceği ise belirsizliğini korumaktadır. ABD piyasalarının, yavaşlamalara, faiz artışlarına ve enflasyona karşı son derece hassas olduğu ve FED’in son faiz indirimlerinin ardından tahvil getirilerinin yükseldiği gözlemlenmektedir.

Ayrıca, 2020 Temmuzundan 2023 Ekim’e kadar 10 yıllık ABD Hazine tahvil getirilerinin on kat artarken, gerçek getirilerde %15’lik bir düşüş yaşandığına dikkat çekilmektedir. Bu kayıpların yatırımcılar tarafından unutulmadığı ve tekrarlanma ihtimalinin düşük olduğu ifade edilmektedir.

Japonya’nın nüfusunda yaşanan azalma da ekonominin farklı dinamiklere sahip olduğunun göstergesi olarak sunulmaktadır. Japonya’da doğum oranlarının düşmesi ve nüfusun sürekli azalması, ülkenin ekonomik yapısında önemli değişikliklere yol açarken, aynı zamanda kamu borcunun sürdürülebilirliğine dair endişeler artırılmaktadır. Bununla birlikte, Japonya’nın yüksek tasarruf oranları ve düşük suç oranları gibi faktörlerin, ekonomik istikrarını korumasına katkıda bulunduğu belirtilmektedir.

Sonuç olarak, ABD’nin Japonya’nın borç ve tahvil piyasası yönetim modelini takip edip etmeyeceği konusunda net bir görüş birliği oluşmamış durumdadır. Küresel yatırımcıların ABD Hazine tahvillerine olan güveni ve piyasa dinamiklerinin farklılığı, bu sürecin nasıl evrileceğini belirsiz kılmaktadır.

ANALİZ:  Trump kazanmaya daha yakın, çılgın vergi vaatleri ekonomiyi çökertebilir

Tarihi ABD seçimlerine sadece bir hafta kala, anket ortalamalarına göre %47 oy oranıyla Harris ve Trump başabaş. Fakat, başkanı seçecek delege sayısında önemli rol oynayan ve hemen her seçimde parti değiştirmekle bilinen 7 salıncak eyalette, Trump ya çok az farkla da olsa önde, ya da son bir ayda Harris’le arasındaki farkı kapattı. Güvenilir bir kaynak olan seçim araştırma merkezi 538 Projesine göre, Trump’ın kazanma şansı %54.

Eğer Trump ikinci kez başkan seçilirse, derhal “heteredox” ekonomi politikalarını hayata geçirecek. Yakın zamanda basına bigli veren yakın danışmanları özellikle tüm dünyadan gelen ithalata yeni vergi koymak konusunda Trump’ın çok hızlı hareket edeceğini beyan etti. CNBC haberine göre, Trump, dünyanın en çok dinlenen podcast’lerinden birinin sunucusu Joe Rogan ile Cuma günü yaptığı röportajda gelir vergilerini sona erdirme ve bunların yerine gümrük vergilerini koyma fikrinin arkasında durdu.

Rogan, üç saatlik röportaj sırasında Cumhuriyetçi başkan adayına bu soruyu sordu: “Gelir vergilerinden kurtulup yerine gümrük vergileri koyma fikri gerçek mi?”. “Bu konuda ciddi misiniz?” “Evet elbette, neden olmasın?” yanıtını aldı.

“Düşmanın büyük bir bedel ödemeden gelip işlerimizi, fabrikalarımızı, işçilerimizi, ailelerimizi esir almasına izin vermeyeceğiz. Ve en büyük bedel de tarifelerdir” diye ekledi eski başkan.

Trump’ın  ekonomik vaatlerinin merkezinde gelir vergisi sistemini revize edip, bir çok vergi yerine katı bir korumacılık politikası uygulamak yer alıyor. Bahşişler, fazla mesai ücretleri ve Sosyal Güvenlik yardımlarından kesilen gelir vergilerini kaldırmanın yanı sıra, 2025’te sona erecek olan 2017 vergi indirimlerini de yenilemeyi öneriyor. Ayrıca gaziler, itfaiyeciler, polis memurları ve askeri personel için gelir vergisi muafiyetlerini de değerlendireceğini söyledi.

Tarafsız düşünce kuruluşu Tax Foundation’a göre, yalnızca gelir, fazla mesai ve Sosyal Güvenlik transferleri üzerinden alınan vergilerin kaldırılmasının 10 yıl içinde tahmini 2 trilyon dolara mal olması bekleniyor. Bu maliyet, Trump’ın diğer vergi muafiyeti önerilerinin de eklenmesiyle daha da artıyor. Trump, agresif gümrük vergisi politikası vizyonunu bu maliyetleri dengelemenin bir yolu olarak görüyor. Kendisi, özellikle Çin ithalatı için %60,  diğer ülkelerden yapılan tüm ithalatlara %20’lik  gümrük vergisi teklif ediyor.

Vergi uzmanları ve ekonomistler, Trump’ın tarifelerinin, gelir vergilerinin kaldırılmasından kaynaklanan trilyonlarca dolar hasılat kaybını dengelemek için yeterli   olmayacağını düşünüyor. Tax Foundation’dan kıdemli politika analisti Garrett Watson, “Tarife oranları arttıkça ithalat azalacağından, gelir vergisi kaybını telafi etmek pratikte mümkün olmayacaktır” dedi.

Watson, bireysel gelir vergilerinin aynı dönemde getireceği 33 trilyon dolara kıyasla, Trump’ın tarifelerinin muhtemelen 10 yıl içinde tahmini 3,8 trilyon dolar gelir yaratacağını ekledi. Her şey hesaba katıldığında, Trump’ın tarifeleri de içeren genel vergi planı,  bütçe açığını on yılda 3 trilyon dolar artıracak.

Trump’ın vergi stratejisi, gelir vergilerini bir tür yeni satış vergisiyle değiştirmeye,  yani vergi yükünü daha ağır bir şekilde düşük gelirli bireylerin üzerine kaydırmayla neticelenecek. Demokrat Aday ve Başkan Yardımcısı Kamala Harris Trump’la mücadele stratejisini bu saçmalığı seçmene anlatmak üzerine kurdu.

Yeni gümrük vergileri kaçınılmaz olarak enflasyon da üretecek. Bu durumda, Fed’in 2025 yılında faizleri indirmesi imkan dahilinde olmayabilir.  Baştga Çin ve Avrupa olmak üzere bir dizi devlet misilleme yaparak ABD mallarına vergi koyacak. Sonuçta, ABD ekonomisi çift yönlü daralma şoku yaşayacak. Ek olarak, bütçe açıklarının genişlemesi kredi derecelendirme kuruluşlarının Hazine’nin notunu düşürerek, kredi ve tahvil pazarında dünya çapında şok  yaratabilir.

Zeynel Balcı: Borsa sabır sınıyor, ama hisse biriktirmek için iyi ortam

Borsa İstanbul’da 23 Temmuz’dan bu yana düşen bir trend var. Bir gün yükseliş, ertesi gün düşüş, öngörülemez bir görünüm hakim. Adeta sabır sınıyor. Bu ortamda hisse seçiminde kârlılık analizleri kadar bilançoların borçluluk yapısına daha yakından bakılması gereken bir süreçten geçiyoruz. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “BIST 50’deki açığa satış yasağını kaldırmayı değerlendiriyoruz” açıklaması bir tepki yükselişi getirse de borsadaki yaraya tek başına merhem olması zor.

BORSADA mevcut trend korunuyor. Son dönemde her hafta bir öncekine benzer olmaya başladı. Yükseliş denemelerinin ardından satış, geri çekilmelerde zayıf tepki yükselişi… Mevzi kaybeden ve adım adım geriye çekilen bir borsa görünümü söz konusu.

Borsa özelinde bakacak olursak 23 Temmuz’dan bu yana düşen bir trend söz konusu. Kayıp yüzde 20’nin biraz üzerinde (ayı piyasası). Halen yükseliş için ciddi bir beklenti ve bunu sağlayacak para girişi görülmüyor. Bir gün yükseliş, ertesi gün düşüş, belirsizlik ve öngörülemez bir görünüm hakim. Adeta sabır sınıyor. Gündeme bakarak projeksiyon yapmak da zorlaştı. Ancak borsanın neden bu durumda olduğuna dair görüşler net. Yüksek faiz nedeniyle para girişi yok. Yerli ve yabancı yatırımcının borsaya ilgisi zayıf. Faiz için de enflasyondaki düşüş bekleniyor. Enflasyon için ise biraz daha beklemek gerekecek gibi görünüyor. Ayrıca dış borsalardaki çıkış hareketlerine duyarsızlık devam ediyor.

ABD ve Almanya gibi öncü borsalar yeni zirveler ile rekorlar denerken BIST100 Endeksi’nde düşüş trendi hakim. Bununla birlikte primsiz ve ucuz olduğu konusunda da genel bir görüş hakim. Özellikle son günler hisselerdeki ortak geri alımları bu görüşü kuvvetlendiriyor. Sorun borsanın düştüğü yerden kalkacak gücün henüz bulunamamasında. Borsaya kısa vadeli bakanlar için mesele bu minval üzerinde olsa da orta ve uzun vadeli yatırımcı için hisse biriktirme açısından iyi bir ortamın oluşmaya başladığını söylemek yerinde olacak.

09/2024 dönem bilançoları yayınlanmaya devam ediliyor. İlk gelen bilançolar birkaçı dışında yılın ilk yarısına ait bilançolara benziyor. Ancak henüz az sayıda bilanço yayınlandı. Piyasadaki satış baskısı nedeniyle bilanço sonuçlarının fiyatlandığını söylemek zor. Bununla birlikte orta ve uzun vadeli hisse seçimi için iyi bir dönemdeyiz. Primsiz ve iskontolu hisse sayısı fazla. Muhtemelen 2025 yılında enflasyon muhasebesi olmayacak. Bilemiyoruz tabi ama açıklamalar bunu gösteriyor. Yine de resmi bilgileri beklemek gerekecek. Hisse seçiminde kârlılık analizleri kadar bilançoların borçluluk yapısına daha yakından bakılması gereken bir süreçten geçiyoruz. Ekonomideki yavaşlamanın doğal sonucu olarak borç ödeme gücünün de zayıflaması olağan bir durum. Cuma günü kapanışa doğru Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “BIST 50’Deki açığa satış yasağını kaldırmayı değerlendiriyoruz” açıklaması bir tepki yükselişi getirse de borsadaki yaraya tek başına merhem olması zor. Borsa İstanbul’da temkinli görünüm korunuyor.

Borsada dip ve taban arayışı sürerken düşüş trendi devam ediyor. Buna karşılık tepki alım denemeleri zayıf kalıyor. İlk destekler 8.700-8.650 seviyelerinde. Bu seviyelerin üzerinde kalınmaz ise 8.400 ve 8.200 sonraki destek noktaları olarak görülüyor. İlk dirençler ise 9.000-9.070 ve 9.180 seviyelerinde. Olası tepki çıkışının güç kazanması için ilk aşamada 9.180 geçilmeli. Endekste destek noktalarında tepki alımları görülebilir. Ancak satış baskısı korunuyor.

Yazarın Hürriyet makalesinden alıntıdır

Türk müteahhitlerin ilk 9 ayda en büyük pazarı Suudi Arabistan oldu

Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB), 2024 yılının ilk dokuz ayına ilişkin İnşaat Sektörü Analizi Raporu’nu yayımladı. Yılın ilk 9 ayında Türk müteahhitlerin yurt dışında en çok iş üstlendiği ülke 2,3 milyar dolarla Suudi Arabistan olurken, bu ülkeyi 1,7 milyar dolar ile Cezayir, 1,2 milyon dolar ile de Gabon takip etti.

Raporda Türk müteahhitlerin yurt içinde finansman ve tasfiye hakkı konusunda sorun yaşadığı belirtilirken, yurt dışında ise daha fazla proje üstlenilmesinin önündeki en büyük engelin teminat mektuplarının kabul edilmemesi olduğu vurgulandı.

Ekonominin genelinde 200’ün üzerinde alt sektöre yarattığı talep ve istihdam gücüyle lokomotif rolü üstlenen inşaat sektörünün önde gelen kuruluşlarını temsil eden Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB), ekonomi çevreleri ve sektör tarafından ilgiyle takip edilen İnşaat Sektörü Analizi Raporu’nun Ekim 2024 sayısını yayımladı. “Ekonomi Yönetimlerinin Zor Kararı; Enflasyon mu, Büyüme mi?” başlıklı analizde, küresel ve ulusal ekonomi ile inşaat sektörüne ilişkin veriler değerlendirildi.

Raporda, “Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi”nin etkisiyle bu yıl yurt dışına odaklanan Türk müteahhitlerin Ocak-Eylül 2024 dönemi itibarıyla Türk inşaat sektörü tarafından yurt dışında 11,8 milyar dolar tutarında 161 proje üstlenildiği vurgulandı. Böylece sektörün 1972 yılında Libya ile yurt dışı pazara açılmasından bu yana ulaştığı uluslararası proje portföyü büyüklüğünün, 137 ülkede üstlenilen 12.297 projeyle toplam 515,8 milyar dolara ulaştığının ifade edildiği raporda, “2024 yılının ilk dokuz ayında yurt dışında en çok iş üstlenilmiş ülke 2,3 milyar ABD Doları ile Suudi Arabistan olurken, 1,7 milyar ABD Doları ile Cezayir ikinci, 1,2 milyon ABD Doları ile de Gabon üçüncü sırada yer almıştır” denildi.

Sıkılaştırma politikalarının finansman üzerindeki etkisi ağırlaştı

Raporda, 2024 yılının üçüncü çeyreğinde dezenflasyon sürecinin etkilerinin inşaat sektöründe daha da belirginleştiği ve sıkılaştırma politikalarının finansman üzerindeki etkisinin ağırlaştırıldığı belirtilirken, “Özellikle kredi büyümesine getirilen sınırlar, yüksek finansman maliyetleri ve likiditenin azaltılması önümüzdeki dönemde inşaat sektörünün büyümesini sınırlayacak en önemli unsurlar olarak öne çıkmıştır. Öte yandan Kamuda Tasarruf ve Tedbir Paketi kapsamında önümüzdeki dönemde deprem bölgesinin yeniden imarı ve zorunlu haller dışında yeni yatırım yapılmayacağı, devam eden kamu projelerinde %75’i tamamlanan projelere öncelik verileceğinin açıklanmasının ardından yavaşlatılan veya durdurulan projelerin müteahhitleri bu yükü taşıyamaz hale gelmiştir.” ifadelerine yer verildi. Raporda, Türkiye Müteahhitler Birliği tarafından her fırsatta kamuoyunun gündemine taşınan bu sorunun “Yurt Dışı Müteahhitlik Hizmetleri Ödül Töreni”nde TMB Başkanı M. Erdal Eren tarafından törene katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan huzurunda bir kez daha dile getirildiği hatırlatıldı.

Teminat mektubu sorunu rekabet gücünü olumsuz etkiliyor

Raporda, yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinin başarısının önündeki en önemli engel olarak ortaya çıkan yurt dışında üstlenilen projelerde Türk bankalarının teminat mektuplarının doğrudan kabul edilmemesi sorununun çözümü için çalışmaların TMB öncülüğünde sürdürüldüğü belirtildi. “Yurt Dışı Müteahhitlik Hizmetleri Ödül Töreni”nde yaptığı konuşmada TMB Başkanı M. Erdal Eren’in “Sektörümüz açısından son derece önemli ve öncelikli konu Türk bankalarının teminat mektuplarının faaliyette bulunduğumuz ülkeler tarafından doğrudan kabul edilmemesidir. Teminat mektuplarının kontr-garantisi için ödemek zorunda kaldığımız yüksek komisyon tutarları maliyetlerimizi artırmakta ve rekabet gücümüzü olumsuz yönde etkilemektedir. Bu bağlamda, Türk bankaları tarafından verilen teminat mektuplarının faaliyette bulunduğumuz ülkelerde doğrudan kabulünün sağlanması için Hazine ve Maliye Bakanlığı, BDDK, Bankalar Birliği, Eximbank ve ilgili diğer kuruluşların iş yaptığımız ülke makamlarına uluslararası standarttaki bankacılık sektörümüzü ve denetim standartlarımızı anlatmalarının faydalı olacağını düşünüyoruz. Bunun yanı sıra Libya, Suudi Arabistan, Türk Cumhuriyetleri ve Irak gibi çok yakın temasta olduğunuz ülkelerin en üst düzey yöneticileri ile yapacağınız siyasi görüşmelerde konunun tarafınızdan gündem maddesi yapılması kesinlikle daha etkili olacaktır.” sözleriyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan bizzat destek istediği ifade edildi.

Türkiye Müteahhitler Birliği’nce 2024 yılının ilk dokuz ayının değerlendirildiği raporda, inşaat sektörüne ilişkin özetle şu tespitlere de yer verildi:

TÜRK MÜTEAHHİTLER İKİNCİLİĞİNİ KORUYOR:

Dünya çapında referans alınan inşaat sektörü dergisi ENR’ın (Engineering News Record), her yıl müteahhitlerin bir önceki yılda ülkeleri dışındaki faaliyetlerinden elde ettikleri gelirleri esas alarak yayımladığı “Dünyanın En Büyük 250 Uluslararası Müteahhidi Listesi” 16 Eylül’de açıklanmış; Türkiye, 43 firma ile listede ikinci sıradaki yerini 2024 yılında da korumuştur. Listede ilk 100 firma arasına 6 Türk firması girmeyi başarırken, bir Türk firması da ilk 50 arasında yer bulmuştur.

IRAK’A ÖNCÜ ZİYARET:

Irak’ın kalkınma Yolu projesi ve bununla birlikte ülkede yapılması planlanan projelerde Türk müteahhitlik firmalarının yer almasını teminen görüşmeler yapmak amacıyla 18-19 Kasım tarihinde Ticaret Bakanlığı koordinasyonunda ve TMB iştiraki ile Basra ve Bağdat’a düzenlenecek gezi öncesinde 15-17 Ekim tarihleri arasında Bağdat’a TMB Başkanı M. Erdal Eren başkanlığında Yönetim Kurulu üyelerinden oluşan bir öncü müteahhitlik heyeti ziyareti düzenlenmiştir. Ziyaret sırasında, iki ülke arasında inşaat alanındaki ilişkilerin geliştirilmesi imkanları üzerinde durulmuş ve Türk müteahhitlik firmalarının talip olduğu Kalkınma Yolu, Bağdat metro ve çevre yolu ile hastane, konut ve sulama projeleri gibi Irak’ın önümüzdeki dönem projeleri hakkında ilk elden bilgi alınmıştır.

KONUT SATIŞLARINDA 21 AYIN ZİRVESİNDE:

İlk el konut satış sayısı Eylül ayında yıllık bazda %47,1 artarak 44 bin 858 olmuş, toplam konut satışları içinde ilk el konut satışının payı %31,8 olarak gerçekleşmiştir. İlk el konut satışları Ocak-Eylül döneminde ise yıllık bazda %12,0 artışla 300 bin 879 olmuştur. Türkiye genelinde ikinci el konut satışları Eylül ayında yıllık bazda %33,1 artış göstererek 96 bin 61 olmuş, toplam konut satışları içinde ikinci el konut satışının payı %68,2 olmuştur. İkinci el konut satışları Ocak-Eylül döneminde ise aylık bazda %2,4 azalarak 646 bin 357 olarak gerçekleşmiştir.

YABANCILARA KONUT SATIŞI DÜŞÜŞE DEVAM ETTİ:

Yabancılara yapılan konut satışları Eylül ayında yıllık %31,0 azalarak 2 bin 22 olmuş, Eylül ayında toplam konut satışları içinde yabancılara yapılan konut satışının payı %1,4 olarak gerçekleşmiştir. Yabancılara yapılan konut satış sayısının en fazla olduğu iller sırasıyla 783 ile İstanbul, 548 ile Antalya ve 210 ile Mersin olmuştur. Yabancılara yapılan konut satışları Ocak-Eylül döneminde ise bir önceki yılın aynı dönemine göre %39,1 azalarak 17 bin 90 olarak gerçekleşmiştir. Eylül ayında ülke uyruklarına göre en fazla konut satışı sırasıyla 346 ile Rusya Federasyonu, 163 i
le İran ve 139 ile Irak vatandaşlarına yapılmıştır.